27 Şubat 2010 Cumartesi

Naohito Fujiki..sweet..hotaru no hikari

Evet biliyorum Hotaru no Hikari'nin tanitimin daha once yaptim. Ama youtube'da bu videoyu gorunce tekrar ne kadar sevdigimi aladim ve paylasayim dedim.

Naohito-san'i ne kadar sevdigimi soylemis miydim :) Kesin soylemisimdir. Hem oyunculugunu cok seviyorum,hem sarkilarini...Buna benzer neseli, insani rahatlatan sarkilari var..

Aaa ondan bahsetmisken bu videoyu koymazsam da catlarim..Lutfen sonuna kadar izleyin..Sonunda onunla beraber sarki soyleyen fanlarini gorunce agliyor.(^-^) Caaaniiiimm...Ehehee

Oyle bi t-shirt bi kot ile konsere cikiyor genellikle. Ama durum tabii ki turnelerindeki konserlerinde farkli. Kat-tun'unkiler kadar muhtesem akilalmaz showlar yapmasa da yine de bir seyler hazirliyor :) Zaten neredeyse 40 yasinda fazla da bisey beklememek lazim.. Ama ama karisiyla cocuguyla mutlu sakin bir hayat yasiyor..Arada da dizilerde oynayip sarki soyluyor. Cok sirin degil mi?

26 Şubat 2010 Cuma

Dragon Zakura: yine yeni yeniden okullu bir japon dizisi..

Evet yine yillardan beri surekli karsima cikan ama yine sonralara biraktigim dizilerden biri. Dragon Zakura… Yani okulda gecen, ogrencili ogretmenli dizilerin hastasi oldugumu bilmeme ragmen neden bu kadar beklettim bu diziyi ben… Simdi 6. Bolumunu bitirdim. Acayip eglenerek izliyorum. Bu haftasonu insallah bitirecegim. Soyle bir kisa tanitimini yapmak istiyorum ^-^

Sakuragi Kenji bir zamanlarin motorsiklet cetesi uyesi, simdinin ise fakir ama hirsli avukatidir. Hedefi vasat bir okuldan ogrencileri Japonya’nin en elit ve girmesi en zor okulu olan Tokyo Universitesine yani Toudai’a sokup, unlu olmak yani zengin olmaktir.

“Hayatini degistirmek istiyorsan, Toudai’a gir!!”


Bunun icin de ortalamasi 36 olan, batma noktasina gelmis, butun ogrencilerinin salak damgasi yedigi bir okulu gozune kestirir. Bir sekilde okula girer, zar zor kendine bir sinif olusturur. Ve bu sinifa degisik ogrenme teknikleriyle o zamana kadar fazla kullanmadiklari beyinlerini kullanmayi gosterir. O zamana kadar “salak” olan ogrencilerin aslinda isterlerse basarabileceklerini ogretir.

Biliyorum..biliyorum..Japonlar bunu hep yapiyor. Ama ben her seferinde izlemeyi seviyorum. Henuz bikmadim. Azmin zaferi hikayelerini seviyorum. Bir itirazi olan??

Ozellikle olayin icine komedi unsurlarini, degisik ve yaratici calisma tekniklerini koyarlarsa beni kalbimden vuruyorlar. Dragon Zakura’da bunlardan bolca var. Matematik dersi icin mesela hizli dusunmelerini ,matematigi otomatige almalarini ve onu oyun olarak gormeleri icin pin-pon oynar gibi calismaya basladilar. Sakuragi basit bir islem sorarak topu gonderiyor, karsilayan topu karsilarken cevabini veriyor filan. Ya da Ingilizceyi sinifta ingilizce sarkilarla jimnastik yaparak ogreniyorlar..

Sadece Toudai sinavina hazirlanmak icin olusturulmus bu sinifta yavas yavas ogrencilerin arasindaki iliskiler de degisiyor. Kiskancliklar yerini arkadasliga birakiyor falan filan..Ama dedigim gibi boyle duygusal hikayelerden bikamadim henuz. Ayricaa oyuncularinda bunda etkisi yok degil :)

Yamapi var en onemi rollerden biri, Tabii ki sinifin asi cocugu ^-^.

Sinifin seker cocugu datli mi datli Koike Teppei. Ben Aragaki Yui’yi de pek severim. (koizorada az aglatmadi beni). Inanilmaz tatli bir gulusu yok mu kizin sizce de?? Ama nedense ayni hisleri Nagasawa Masami icin tasimiyorum. Bana cok kart geliyor o kiz. (Kart diyene bak, benden 1 yas kucukmus bi de:)
Proposal Daisakusen’de acayip uyuz olmustum. Gerci Yamapi’yi de o dizide pek sevmemistim. Naohitocum vardi orda, onun icin izledim o diziyi bi de yan karakterler icin. Mai-chan no Shitsuji’deki kiz ve kisa boylu cok komik bi cocuk vardi. Onlar izlettiler diziyi resmen. Neyse konu dagildi ^-^

Aslinda Dragon Zakura icin yazacaklarim simdilik bu kadar. Diziyi bitireyim tekrar konusurum..Bi dakika ya dejavu oldum..Ben buna benzer bir yalani bir kez daha atmistim bu forumda. Hangi dizi icindi acaba?? -_-“ Neyse caniiiim, canim saolsun :)

24 Şubat 2010 Çarşamba

kimi ni todoke 20 (spoiler alert!!)

Bohuhuuhuu..Salya sumuk aglarken hemencecik yazivereyim dedim Kimi ni todoke’yi de! Ben gidip gercekten birinci agizdan bu animeyi yapanlara tesekkur etmek istiyorum. Ne sinir kaldi ne bisey!Ayy canlarim! (Bu noktadan sonra spoiler icerir..Sonra kizmaca darilmaca yok)

Bildiginiz gibi Chizu-chan Ryu’nun abisinin evleniyor oldugunu duyunca bi fena omustu ama caktirmamisti. Hatta Sawako ve Yano’nun daha kotu etkilendigini bile soyleyebiliriz. Chizu Ryu ile arasi bozuk olmasina ragmen gecenin bi vakti Ryu’nun uzerinde Baseball Freak yazan hediyesini vermek icin Ryulara gider. Ryu da karizmatik karizmatik evin onunde onu beklemektedir.

Gec kaldin abim coktan gitti, ayrica islerin boyle olmasina sevindim, icim rahatladi temali bir konusma yapmalarindan sonra Chizu acayip sinirlenip hediyeyi Ryu’nun kafasina calar. Kosa kosa eve doner.

Sabahinda da okulda Ryu’nun yuzune bakmaz. O sirada bizim yano-chin ve sawako ikilisi inanilmaz bir depresyon modundadirlar. “Ne ise yariyoruz ki biz!Hallahim olsem de kurtulsam!” gibi, arkadaslarina yardim edemedikleri icin cok uzgundurler.

Ama tabii ki bizim seker kutumuz, sabah sekerimiz Kazehaya gelir onlara moral verir.

“Inanilmaz guzel laflar soylemenize gerek yok, yaninda olmaniz Chizu’ya yeter” der. Ve Sawako ile birlikte beni de bir defa kendine hayran birakir.

Ogle arasinda Chizu yine Ryu’ya bakmaz ve ekmek almak icin basar gider Ryu’nun yanindan. Ryu da canim benim sakin sakin onun pesinden gider. Merdivenlerin orda bekler, kolundan tutar hesap sorar. (hasin aabi :) )

Chizu ile bir kere daha tartisirlar. Ryu bir kere daha Chizu’nun reddedilmesini zaten coktan istedigini soyler. Biz animeyi izleyenler tabii ki neden oldugunu biliyoruz ama Chizu yanlis anlar ve cok sinirlenir. Gecen gece oraya hediye vermek icin gitmesine ragmen Ryu’nun inatla bu konu uzerinde durmasina fittirir.

Kavgayi goren bizim kizlar onun pesinden giderler. Vee en sonunda sawako dayanamaz aglamaya baslar.

Onu goren chizu da aglamaya baslar en sonunda. Bir yandan aglar bir yandan anlatir. Yani tam olmasi gerektigi gibi. Icini bir guzel doker. Yanonun yine ne kadar iyi bir dinleyici oldugunu gorduk yani! Gazi veriyor hafiften, cekilip dinliyor sonra! Grubun anasi ^-^ Ben zaten o sahnelerde- Sawakonun aglamasiyla beraber- salya sumuk basladim. Bir yandan guluyorum bi yandan burnumu siliyorum.


Ryu da kendini affettirmek icin aabiyi cagirdi. Tabii ki gidip de soylemeyecek ama..Dayanamiyor chizu’yu uzgun gormeye. Ben cok seviyorum ya Ryu’yu. Sessiz sakin durust… Tribe girmeden dan dan yapiyor istedigini…Takdir ediyorum..Aynisini Kazehaya da yapsa keske! Gerci o zaman seri hemencecik biter.



Ben mangadan da takip ediyorum da..Isler cok fena karisti kizlar..Sormayin valla!! Mangasini birebir takip etmesine ragmen her hafta bir kere daha etkilenip seviyorum Kimi ni Todoke’yi. Aman kendime geldim cidden..Clannad’a basladim. Onu da izleyeyim biraz..Yatayim da uyuyayim sonra.

one piece 438-439



(Ama yani bakar misiniz sunlarin sirinligine!!Simdi bu Luffy sevilmez de ne yapilir!!)

Aman yarebbim. Donemim fazla hizli basladi! Animelerim aldi baslarini gidiyor. Uclarindan yakalayip izleyebiliyorum onlara da yorum yazacak takatim kalmiyor. Ama yoook One Piece’ime biraz bir sey yazmazsam gece ruyalarima Gol. D. Roger’in hayaleri girer valla.

438-439. bolumler yayinlandi son yazdigimdan beri. En son Luffy cigim bir dunya zehri yedikten sonra yakalanip hapse atilmisti. Bon Crey de onu kurtarmak icin turlu dumenler yapmisti. 438de kurtariyor gercekten ama zaten kendisi de olmus biymis durumda. Ivan-san’in Luffy’ I kurtarabilecek tek kisi oldugunu dusundugunden Luffy’yi kizak gibi bir seyde ceke ceke mahkumlara Ivan-san’I soruyor. Biri ormanlik bir yerde garip bir adami gordugunu soyluyor fakat orasinin aslinda kurtlarin yuvasi oldugunu goruyoruz. Bon-chan canim Bon-chan Luffy’I kurtlardan koruyum derken az kalsin yem oluyor kurtlara. O esnada Luffy uyaniyor yari olu yari diri. “Bon-chan’I birakin huleeeeyyynnn!!” diye bagiraraktan bir Will koyuyor ki haliyle ne kurt kaliyor ne bisey. Kendi de bayiliyor. Ama bunlari bayginken garip bir hatun buluyor ve bir yere goturuyor.

Bon-chan uyandiginda kendini Okama cennetinde buluyor. Butun herkes ozgur, iciyorlar egleniyorlar sarki soyluyorlar filan. Bir bar havasinda… O esnada sahnede bi sapik beliriyor..Ivan-san!! Inanilmaz iri, inanilmaz cirkin-komik (OP izleyenler bu garip sifati anlar diye umut ediyorum).. Bon-chan’a durumu sahnede sarkiyla ve showuyle ozetliyor. Bulunduklari yer Impel down Kat 5.5, New Kama dunyasi. Ne esaret var, ne cinsiyet gibi sinirlar. Herkes ozgur herkes mutlu!

Ivan-san’in ozellikleri gosteren bir kac olaydan sonra Bon-chan tabii Luffy ‘yi soruyor. Ivan-san 10 saat once zaten Luffy’nin tedaviye baslamis ama bu cok acimasiz bir tedavi. Luffy 10 saattir bagiriyormus. Zaten izlerken de bir fena oldum. Luffy simdiye kadar acidan neredeyse hic bagirmamisti bu kadar. Sadece bir kac olayda (tayfanin dagilmasi gibi) fena aglayip basini yerlere vurmustu. Kardesim gibi sevdigim icin cocukcegizi, icim parcalandi valla. Bon-chan’in da!! Luffy’nin tedavisi iki gun surecekmis. Bu arada gercekten tam iki gun surerse Ace’in idamini kaciriyor. Luffy’nin o yuzden her zamanki inanilmaz iyilesme gucunu ve gazini kullanip derhal ayaga kalkmasi lazim ki hem bizim hem Bon-chan’in ici ferahlasin.

Dun internette bakinirken Bon-chan’in asagidaki figurunu gordum! Benim olmali bu figur!! Odamda olmali..Her sabah ona bakip gulumsemeliyim!Manyak miyim neyim ya! (evet oyleyim) ama ne yapayim kalbimi fena fethetti Bon-chan bu son yaptiklariyla! Bi Okama’ya bu kadar baglanacagimi hic dusunmezdim (Okama gender-bender gibi bisey biliyorsunuz)..

Aah aah! OP anlatilmaz yasanir. Herkesin bu hissi benimle paylasmasini isterim. Yani 10 yildir devam ediyorsa bir seri ve hala bir numaraysa..Iyidir sanki..Di mi?? ^-^

22 Şubat 2010 Pazartesi

vee yeni okul donemi acilir...

Eveet o kadar aglayip zirlayip mizmizlandiktan sonra en sonunda okulum acildi. Bugun cocuklar gibi sen dersime gittim. Hatta asistanliga basladigim icin daha da once gittim ki programimi boulm sekreterine danismanima filan bildireyim de calisma saatlerini belirleyelim. Sabah cok guzel ciktim bolume - gune baslamak icin kritik olan ilk kahvenin ardindan - , asistanla konustuk filan. Sonra kendimi birden fizik labinda buldum. Verilen ilk is; “Alin bu fizik labini adam edin, Her yer her yerde” oldu. Ikeadan boy boy kutular alinmis onlara malzemeler yerlestirilecek ve etiketlenip kayitlari tutalacak. Ilk basta bi amele isi bu filan diye mizmizlandim (tabii ki ^-^) ama sonra dusununce bana cok faydasi olacagini anladim. Tamam bir suru lab dersi aldim ama yani toplasan 50-60 deney maximum yapmisimdir..Belki cok az daha fazla. Ama bizim deneylerin sorunlari malzemelerin cogu zaman kurulmus olmasiydi (zamandan tasarruf icin) Ve universite fiziginde uzerinde durulmayan ama lise fiziginde biz ogretmenler olarak kullanacagimiz deneylerin malzemelerini bilmiyoruz mesela. Bugun bir kere daha gordum bunu.

Bugun ilk agirlik dinamometre dolabini aldim, duzenliyorum. 1kglik agirliklarin arkasindan bir cesit daha agirlik cikti. Bakiyorum bakiyorum demir bir silindir. Ama agirlik kancasini takacak yeri yok mesela. Bayaa bi kafa yordum nasil kullanilabilir filan diye. Acaba dedim agirlik degil mi? Yok tartiyorum tam 1 kg. Boyle icine dogru iki deligi var ama altindan cikmiyor…Garip bir cisim. Ve ondan 15-20 tane filan var. Dolabi bosalttim. En arka siradan bir tanesinin altina zamaninda (rahat 10 yil once-koskoca bogazici dersin-daha labi bile tam degil) kalorimetre yazmislar. Sok oldum resmen. Bik bik fizik kitaplarindan, kimya kitaplarindan ne oldugunu cok iyi biliyoruz kalorimetrenin ama gorunce tanimiyoruz. Iki tanecik rafi toparlayabildim bugun ama gercekten bir koli bilmedigim esya cikti icinden. Fotograflarini cektim arastiracagim. Danisman hocamiz da soylemiyor ne olduklarini. Arastirin ogrenin diyor. Ilgisizliginden degil, iyiligimizi istediginden. Bir seyi merak edip arastirdigin zaman anliyorsun zaten. Keske butun egitim sistemi bu prensip uzerine gelistirilse de bizim gibi tembellige alistirilmis, armut pis agzima duscu ogrenciler yetistirilmese. Yeni yeni degismeye basladi ama onlari yetistiren ogretmenler de ayni kafada oldugu surece zor bu isler.

Biz egitim ogrencileri bile artik son sinif olmamiza ve ogrencinin derse katilmasinin onemidir yok efendim hocanin aniden sordugu sorularin onemidir yok pasif ogrenci degil de aktif ogrencinin daha iyi oldugudur gibi konulari cok iyi bilmemize ragmen, biz bile hala ogrenci konumunda bize yillardir asilanan bazi seyleri asamiyoruz. Cunku anaokulundan beri ayni kultur, ayni guvensizlik asilanmis bize. Derste konusma, bir sey sorma, konusursan sacma bir sey soylersen ya da hocanin sorusuna yanlis cevap verirsen ne hale dusersin..gibi gibi..Hastalik yani. Bunlarin tam tersini yapmayi ogrendigimiz halde, ogrenci olarak aynen devam. Ogrenci kafasi… Bugun mesela kuantum dersim vardi. Ben bu dersin ilkini 3 yil once aldim (hatirlar misiniz bilmem hani bir ucak kazasi olmustu Isparta’da, Turkiye cok saglam bilim adamlarini ve adaylarini kaybetmisti- iste orada olenler benim (kuatum)hocam ve arkadaslarimdi) Ve donem ortasinda hocamiz vefat ettigi icin baska bir hoca geldi. Biz o dersi yarim yamalak ogrenip gectik. Bugun devami olan derste hoca dersin %15 notunun derste sordugu sorulardan oldugunu soyledi. Yani derste herkese rastgele soru soruyor ve buna gore arti eksi veriyor. Ben zaten ilk konulari unutmusum. Allahim size anlatamam ne kadar buyuk bir gerginlik yasadim. Tamam onun niyetini de anliyorum. Millet derse gelsin, calisip gelsin, derste aktif olsun falan filan da…Kuantum bu boru mu!!! En basit sorularinda bile bugun ayrintili dusunmeye calistim kafam karisti. “How does an excited molecule returns to ground level?”=” Uyarilmis bir molekul nasil temel duzeyine doner” diye sordu bana.Electron olsa tamam..ama molekul olunca kekelemeye basladim. “Energy levels..kem kuuumm..” Filan. En son “fo fo fo fooootooon” diye boyle titrek bir sesle cevabini verdim. Cok yanlis bir sey soylemisim gibi bakti. Megersem benim kendimden emin olamamami anlamamis, cunku soru gercekten fazla kolaydi. Ama butun sinifin icinde sorulunca cat diye..Insan bir fena oluyor. Baklaim carsamba gunku derse onden calisip gidecegim.

Yarin da Japonca 102 var. 2. Kur (>-<)/ olleeeyy..Katagana ogrenip, kanjilere giris yapacagiz. Neyse ben biraz dizi izleyeyim de kafam dinlensin. Iyi geceler..Saygilar..

21 Şubat 2010 Pazar

amaniiiin mimlenmisim ya ben!!



âyine-i devrân beni mimledigini soylemis blogunda =) ama ben tam olarak ne oldugunu bilmiyorum..sanirim sorulari yanitlamam gerekiyor. Seve seve :) maksat bidir bidir konusmak olsun. Zaten yarin okulum aciliyor, klasik Pazar aksami stresi icime cokmus durumda. Kafa dagitmak icin blog iyi gelecek...tesekkurleeer ayine-i devran..Buyruuuun:


çocukluğunuzda anne ve babanızla yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem

Cocuklugumda annem de babam da cok siki calisiyorlardi, dolayisiyla cogu zaman gonlumuzce gorusemiyorduk. Belki de o yuzden icine kapanik, ciddi bir cocuk olarak yetistim. (Universitede kabak cicegi gibi acildim o ayri,eheh) Ama tatil oldugu zaman mangal alinir, yemekler yapilir ailecek hatta bir kac aile toplanip piknige giderdik. Yani cocukluk yillarimda aklimda kalan anilarin cogunda piknikler var. Cok buyuk bir macera gibi agaclarin arasinda dolasmak, salincak kurup sallanmak, cumbu cemaat top oynamak gibi gibi..

çocukken en çok oynamayı sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı

ben pek oyun oynayan bir cocuk degildim Dedigim gibi ciddi ve sikici bir cocuk bile sayilabilirdim. Ama bebeklikten beri arkadasim olan adasim Aysegul’le komandoculuk oynardik evde. Carsaflari sandalyelere sere altinda cadir kurar, ordan cikar ustunden atlar..sacma sapan seyler yapip eglenirdik. Yani ne bileyim bebekten filan cok evdeki malzelemeleri kullanir kendimiz birseyler yapardik.

sokakta oynar mıydınız

Anaokulundan sonra kucuk bir beldeden merkeze tasinmistik. Tasinana kadar hep disaridaydim. Annemler beni “dedem” dedigim komsulara birakirdi. Ben de surekli onlarin evinin oralarda arkadaslarla oynardim. Ama merkeze tasininca disari cikmaz oldum. Arkadaslarim yok diye mizmizlandigimi hatirliyorum. Bre manyak cik arkadas edin iste. Pis asosyal!!Bak kizdim simdi kendime:)

çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay

yaa ben keske soyle olsaydi boyle olsaydi diye gecmisle ilgili vahvahlanmaktan nefret eden bir insanim. Elbette her sey daha farkli olabilirdi ama daha iyi olur muydu bilmiyorum.. Himm..O yuzden yok diyecegim. Ben hayatimdan cok memnunum simdilik..

çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay

Evet..Zonguldak’tan soke’ye tasinma planlari vardi babamlarin cunku babam Sokeli. Ama bir yaz tatili onlarin bi arkadaslarini ziyarete Izmir’e gittik ve orada yasamaya karar verdik. Yani Iyi ki dedigim olay Soke yerine Izmir’e tasinmamiz. O sayede guzel insanlarla tanistim, iyi okullara gittim. Izmir gibi harika bir sehirde yasama imkani buldum.

varsa çocukluk dönemine ait bugünü etkileyen bir olay/anı

Bi an dusundum ne olabilir ne olabilir diye. Bugunumu cok etkileyen bir olay olmasa da aile arasinda sik sik bahsedildigi icin bahsedebilirim sanirim. Benim benden 7 yas buyuk bir abim var. Dolayisiyla o ergenlik donemindeyken ben daha kucuktum. Annemlerde evde cok bulunmadigi icin biz hep basbasaydik ve kendisinden az cekmedim saolsun. Abimin arabalara inanilmaz bir sevgisi vardir. O zamanlar da vardi. Autoshow diye bi dergi vardi mesela hakla alir. Butun dolaplar onlarla dolu. Neyse abim bu dergiyi bana zorla aldirirdi her hafta. Bulana kadar da butun mahalleyi dolastirtirti. Gitmek istemedigimde de

-“Ya Autoshow al, ya sirtimi kasi, ya da doverim” derdi.

- “bana ne yhaaa..anneme soooliiiceeeeeemm!” dedigimde de

-“ Niahahaa, yine doverim” derdi :)

Ben saf garip salak tipis tipis giderdim ya da sirtini kasirdim ne kadar nefret etsem de.
Hayir simdiye kadar bi kere bile dovmedi, yani elini bile kaldirmadi. Azcik diklen iste gitme ne olacak. Ama yooookk... Bisey istendi ya yapilacak..Az salak degildim be ben.

Bak simdi stres alsin diye cevapladim daha beter oldum :)

Neyse ben de Berre’ yi mimliyorum. Ama o biraz mesgul sanirim bu aralar. Cani saolsun :)

19 Şubat 2010 Cuma

allahin emriiii....


Bugun biseyler yazmadan yatip uyusaydim cidden olmazdi. Nasil denir de bilmem ama ben bugun sanirim sozlendim. Aileler tanisip nisan ve evlilik hakkinda konusunca soz mu oluyor simdi. Haha ondan oldu ama biraz klasik prosedurden uzak oldu.
Ilk olarak bizim evde toplanilmadi. Sanirim ilk bir kiz evinde gorusme gibi bir gelenek varmis. Biz babamin egitim enstitusunden bilmem kac yillik aile dostumuzun evinde bulustuk. Nedeni de Mert'in babasinin da Mehmet Amca'nin bilmem kac yillik arkadasi olmasi. Mehmet Amca bir birini takip eden iki 3 yil boyunca ilk babamin ikinci de Mert'in babasinin ev arkadasiymis. Ama telefon disinda hic gorusmemisler. Amac yillar sonra Mehmet amca ile Mertin babasinin karsilastirmak biraz da gergin olmasi beklenen atmosferi yumusatmakti.
O karsilasma anini gormeniz lazimdi. Mehmet amca gunes gozluklerini takti, basina da bir bere. Oyle karsiladi Mertleri. Mert'in babasi da sonradan anlattigina gore bi tedirgin olmus haliyle bu kim, ne oluyor diye. Ama tabii olay anlasilinca cok sevindi. Zip zip ziplayip sarildilar birbirlerine filan.. Guzeldi..sonrasinda 6 ogretmenin anilari..Babamlarin ogrencilik anilari, Mehmet Amcalarin ev anilari derken samata kahkaha gecti gece.. Bi ara Mertin babasi olaya hic girmicek filan sandik ama "Neyse Kenan Beycim biz buraya hayirli bir mesele icin geldik" diyerek konuyu bagladi.
O klasik allahin emri peygamberin kavli soylenmedi. Cocuklarimiz boyle bir karar vermis, Allah tamamina erdirsin denildi. Biraz ayrinti konusuldu. Bol bol yemek yendi, raki sarap icildi.. Herkes mutlu dagilindi.
Zaten bizim amacimiz da boyle rahat gecmesiydi. O yuzden icime sindi. Klasik kiz evinde kahve pismeli, gerdan kirmali, gergin babali bir tanisma ve soz olmasindan o kadar korkmustum ki...Sans yuzume guldu de Mehmet Amca'nin ortak arkadas oldugunu ortaya cikardi.
Neyse, keyfim pek yerinde. Yarinda Luxor'umun kisirlastirilmasi ameliyati var..Ayrica Yaz Savaslari filmi var..Sonrasinda kuzene gidecegiz..Ooohh..Okulum da pazartesi aciliyor. Asistanliga basliyorum. Gel keyfim gel.
Opuyorum hepinizi..Esen kalin a dostlar.

17 Şubat 2010 Çarşamba

kimi ni todoke 19 (fecii spoiler icerir aman deyim dikkat)




Kimi ni Todoke’yi de cok sevdigim halde sadece tanitimini yapip birakmis olmamin sacma oldugunu dusundum. Ve bolumlerden de bahsedeyim bundan sonra dedim.Biraz gec oldu ama… Artik bundan sonrasini yakalariz.


(bu arada Tohru-niichan da yere bakan yurek yakanmis hani)

(ama dedigim gibi Kazehaya bi ayri benim icin)
Bu hafta 19. Bolumunu izledik serinin. Bolumun adi “Ruya”. Sadako Yano ile beraber Chizuru ‘nun evinde gece kalmaya gider ve bu yuzden oldukca heyecanlidir. Fakat Chizu Ryu’nun ona “onumuzdeki iki gun evime gelme” demesi nedeniyle oldukca bozulmustur. Yano-chin’in onerisi uzerine kalkip Ryu’lara giderler. Aslinda Ryu’nun huysuzlugunun nedeni Chizu’nun hoslandigi aabisinin o haftasonu eve donuyor olmasi ve bunu chizu’ya bir turlu soyleyememesidir. Kizlar Ryu’nun evine gittiginde evde bir parti havasi oldugunu gorurler. Bir kiz tarafindan redderilmis olan Joe’yu neselendirmek icin toplanan erkekler (tabii ki Kazehaya da buna dahil) Ryu’nun odayi isgal etmislerdir.

(Yano'nun dudaklara dikkat!!)
(uzerindekinin uyku kiyafeti oldugunun idraki ^-^')

Neyse.. Kizlar da onlarin yanina oturur. Bir ara Ryu asagi kata inerken Chizu onu takip eder, amaci hediyesini verip derdinin ne oldugunu sormaktir ama o sirada kapi acilir ve Ryu’nun aabisi Tohru iceri girer. Neseli bir karsilamadan sonra tek basina gelmedigi anlasilir. Yaninda evlenecegi sirin ablayi da getirmistir. Chizu haliyle pek bi fena olur ama caktirmaz. Durumu anlayan Kazehaya akillica bir hamleyle artik gitmeleri gerektigini soyler ve evdeki misafirler dagilirlar. Inanilmaz sekilde neseli gorunen Chizu yuzunden bizim kizlar sabaha kadar neredeyse kagit oynarlar. Sabah Chizu Ryulara Tohru’yu kutlamaya gider ve cok istemesine ragmen mini etek giymez. Onun yerine yirtik pirtik bi sweat le pantaloon giyer. Gerci zaten evlerinin kapisina gidince ben onlarin neyi oluyorun tribune girip konusmaktan vazgecer ve geri doner. Bu esnada evlerine donen Sadako ve Yano oldukca uzgundurler cunku Chizu’yu avutmak icin hic birsey yapamazlar.



(Bu Joe karakteri de pek seker ve komik..Gozler filan..)

Yan karakterlerden biri olan Chizuru’ya odaklanmalarina cok sevindim cunku onlari da Sadako ve Kazehaya kadar cok sevdim ben. Hatta Ryu’nun sessiz sakin halleri, chibi cizilmis hali filan inanilmaz sirin geliyor bana. Ayrica bence Kazehaya ile yarisacak kadar yakisikli da..(Kazehaya’nin yeri ayri ama =)) Ama gercekten cok uzuldum Chi’ye. Sen yillarca asik ol (gerci asktan ziyade hayranlik onunkisi, kesin ileriki bolumlerde Ryu’nun degerini anlayacak..ya da ben oyle umit ediyorum), yaninda evlenecegi kizi getirip senin yuregine indirsin.. bir de cok hazirliksiz yakalandi garibim. Kiyamam…

Bu bolumde bir kez daha anladim ki Kimi ni Todoke bende antidepresan etkisi yapiyor. Pamuk kivamina geliyorum izleyince. Renkler..Muzik..Cizimler..Apayri bisey.. Tesekkur ediyorum yapanlara burden.. Elleriniz dert gormesin=)

Bir de kendimi tutamayip cok fazla screenshot aldim. Olsun canim saolsun…

(Vee acip acip tekrar izledigim sahne..bence bu kadar sirin olmak zorunda degillerdi. Beni oldurmek mi istiyolar..Nyaaaa!!-salak japanese fan cigligi-)

16 Şubat 2010 Salı

gunun anlam ve onemi belirten mizmizlanma


Cooook uzun gunlerden sonra en sonunda evde yalnizim. Ben alisik degilim evde anne-babaya. Hayir aramiz kotu anlasamiyoruz gibi bir durum da soz konusu degil ama.. Ne bileyim, liseden beri disaridayim ben. En fazla bir iki hafta beraber kaldik o zamandan beri. O da cogunlukla yazdi. Denize gitmek, arkadaslarla gezmek filan darken kayniyordu. 24 ocaktan beri diz dizeyiz… Ehehee birden “annemi istiyooom, annem bana yemek yapsiiin” diye agladigim gunleri hatirladim .Insanoglu cidden ne tatminsiz bir yaratik. Simdi aabimle kaldigim eve de yeni girdik. Her bir yani tamir istiyor. Incik cincik bir suru isi oluyor. Bi oturup tatil yapamadim ya! Canim cikiyo valla. Okul daha baslamadi diye kimse Istanbul’da degil. E Mert zaten yok!! OOff yapacak bir seyler bulsam iyiydiii…Derkeeen yillardir hep gitmek istedigim ama sehirdisinda oldugum icin kacirdigim !f Istanbul’a tek filmlik de olsa bu sene gidiyorum =) Yaz Savaslari adli anime filme bilet aldim. Ilk fragmani izledigimde bana cok tanidik gelmisti cizimler megersem The Girl Who Leapt Through Time (Zamanda Sicrayan Kiz) in yonetmeniymis adam. !f Istanbul’un sayfasindan almis oldugum tanitimi buyruuun…

Samâ wôzu
Yaz Savaşları

Japonya - 2009 - 114' - Renkli - 35mm
Japonca / İngilizce ve Türkçe altyazılı

“Bu, birdenbire ortaya çıkan küresel bir internet kriziyle uğraşan büyük bir ailenin öyküsüdür. İnternetin ileri teknoloji ürünü ağları ne denli gelişmiş olursa olsun, aile bağları var olan ağların en güçlüsüdür.” (filmden)

Yaz Savaşları neredeyse dünyadaki tüm insanların, zamanlarının çoğunu internette, Oz adındaki bir sanal ortamda tükettiği bir gelecekte geçiyor. Matematik dehası lise öğrencisi Kenji Koiso ise, yaz aylarında Oz sisteminin yarı zamanlı programlayıcılarından biri olarak çalışıyor. Ta ki, rüyalarının kızı Natsuki onu 90 yaşına basacak olan büyük annesinin doğum günü için ailesinin yanına davet edene kadar. Kenji daveti kabul edince, bir yandan Natsuki’nin 27 kişilik ailesi ve yaşlı büyük annesiyle tanışırken bir yandan da bu kutlamada üzerine düşen görevi öğreniyor: Natsuki’nin nişanlısıymış gibi yapmak. Bir gece, Kenji’nin telefonuna e-mail ile bir matematik problemi düşüyor ve matematik dehası Kenji dayanamayarak bu soruyu çözüveriyor. Ancak kısa zamanda ortaya çıkıyor ki, bu problemin çözülmesi, paralel bir evrenin Dünya ile çarpışmasına neden olacaktır. Oz ortamında bu işin sorumlusu açıklanıyor ve Kenji’nin avatarı bir suçlu gibi tüm dünyaya duyuruluyor. The Girl Who Leapt Through Time’ın yönetmeninden yine ince düşünülmüş ve görsel olarak çok etkileyici bir film daha... Yaz Savaşları, bilim kurgu formunda bir büyüme hikayesi anlatan ve usta işi animasyon sanatına eğlence katan bir film.

2009 Japon Medya Sanatları Festivali: Animasyon Kategorisi Büyük Ödülü
Sitges Film Festivali: En İyi Uzun Metraj Animasyon
Japon Akademi Ödülleri: Mükemmellik Ödülü
Locarno Film Festivali Leeds Film Festivali
Hong Kong Asya Film Festivali

Yönetmen Hakkında
Mamoru Hosoda
Mamoru Hosoda, 1967 yılında Toyama, Japonya’da doğdu. Yönettiği uzun metraj filmler arasında Digimon Adventure (1999), Digimon Savers (2000) ve One Piece (2005) gibi filmler dikkati çekiyor. Yönetmenin çok sayıda ödüle layık görülen animasyon filmi The Girl Who Leapt Through Time (2006), 2007 yılında Japon Akademisi tarafından En İyi Animasyon seçildi.

Soooyle ayaklarimi uzatip sapkinca, saatlerce anime ve dizi izlemek ister su deli yurek..ama ne fayda. Luxor'um zaten kizginlik donemine girdi geceleri uyutmuyor saolsun. butun gece bebek gibi kucagimda onu susturmaya calisiyorum. O o haldeyken bilgisayari acip bir sey de izleyemiyorum. Amaaan ne mizmizlandim ya!! Ama seviyorum mizmizlanmayi. Siz bakmayin bana keyfim de yerinde aslinda. Sadece yalniz kalip biraz kafa dinlemeyi ozledim. Tamam su anda yalnizim ama annem giderken yine is birakti bana saolsun. Utu yapilacak, bulasik yikanacak gibi gibi.. Neyse..Ben Yama Nade izleyeyim bir bolum. Onun da 5. bolumunun altyazisi ne zaman gelir acaba??

13 Şubat 2010 Cumartesi

Soul Eater



Soyle bir baktim da ben resmen blogu sallamisim. Ne zamandir ne bir anime tanitimi ne bir dizi tanitimi. Arsivimi actim dedim ne tanitsaaam ne tanitsaaam. Eski bir dost bana oradan goz kirpti. “Soul Eater” Nasil unuturum seni Soul Eater.. Ne kadar severek izlemistim halbuki. Ama sanirim sanina yarasmayan bir son nedeniyle ilgimi biraz kaybettim. Ama yine de izlerken bana Bleach’in heyecanli zamanlari, Naruto’nun gaz bolumleri kadar zevk verdi ve daha once hic bir animede hissetmedigim bir gerginlik (bazi psikopat bolumlerinde)

Tanitimini anime.gen.tr’ den alsam sanirim kiyamet kopmaz :)

Shinigami (Ölüm Tanrısı) silah teknisyenleri yetiştiren bir okulda geçen hikâye, eşlerinden biri silah teknisyeni diğeri de Shinigami’den oluşan 3 farklı grubun aksiyon ve komedi dolu maceralarını anlatıyor. 99 Kishin ruhu ve 1 cadının ruhunu toplayabilen teknisyenin silahı “Death Scythe”ye dönüşerek çok güçlü bir silah haline gelecektir ancak bu ruhları toplamak sanıldığı kadar kolay değildir. Bu sırada karşılarına çıkan düşmanlar da işlerini kesinlikle kolaylaştırmayacaktır.

Simdi bu tanitim biraz garip gelebilir tabii aciklamaya calisayim. Hayatimda gordugum en seker ,yeri geldiginde en korkutucu ama tartismasiz en komik konusan karakter olan Shinigami-sama’nin kurdugu bir akademide ogrenciler cifter gruplar halinde kotu ruhlari yokeder. Bu ciftlerden biri aksiyon sirasinda silaha donusur ve digeri onu kullanir ama tabii ki aralarinda da ozel bir bag vardir. Bir kisinin silahini baskasi kullanamaz mesela... Neyse bu gruplarin amaci 99 tane kotu ruh yakalamak. (silah olanlar bu ruhlari yiyor) Ve bu 99 tane kotu ruha bir tane de cadinin kini eklediklerinde “Death Scythe” oluyorlar.

Anime bu akademideki 3 gruba odaklaniyor. Birinci grup Maka Albarn ve Soul Eater’dan olusan grup. Shinigami-sama’nin silahi olan kadinlara duskun ve yer yer yalanci olan bir baba ve onun tam tersine inanilmaz basarili bir silah teknisyeni olan annenin kizi olan Maka, benim aslinda en sevmedigim karakterdi animede. Yine de basrol diyebiliriz galiba. Her seye atlayan cok bilmis bi karakter...Soul eater cok sirindir mesela. Cool bi havaya sahiptir. Muzisyen bir aileden gelir, motorsiklet kullanir ama ruhunun bir kismi da karanliktir. (animeyi izleyin spoiler vermeyeyim)


Ikinci grup benim bayildigim Black Star ve Tsubaki’den olusuyor. Black star silah teknisyeni Tsubaki ise silah. Black Star bana hep Naruto’yu hatirlatmistir. Onun gibi heyecanli, neseli, gaz. Kendinden ore-sama (muhtesem ben) diye bahseder mesela. Korkusuz.. Gunun birinde Tanri’yi asacagini iddaa eder. Bosa da konusmaz hani. Oldukca gucludur. Tsubaki de bir o kdar sessiz sakin. Melek gibi bir sey. O da cok basarili ama bir suru silah haline gelebiliyor. Ve guclu silahlar bunlar.

Ucuncu grupta da en az Black star kadar sevdigim Death The Kid var. Bu karakteri ozene bezene tasarlamislar. Kendisi Shinigami-sama’nin oglu. Yani gelecek nesil Shinigami-sama o olacak. Tabii ki cok guclu. Surekli takim elbiseyle dolasir. Bir tek onda cift silah var. Ve silahlarini ters tutarak serce parmagiyla ates eder. (Resim koydum asagida) amma velakin cok kotu bir huyu var. Simetri hastasi..Ileri duzeyde. Zaten cift silah tasimasinin nedeni de o :D Ve trajikomik bir sekilde saclarindaki beyaz lekeler asitmetrik.. Death The kid’in silahlari iki kiz kardes. Biri Patty, saf ve sirin bisey.. ablasi da Liz Thompson.Daha akilli bi kiz. Bu ikisinin Death The kid’i depresif zamanlarinda avutmalarini izlemeniz lazim..


Diger karakterler de tanitima layik karakterler ama uzatmayayim. Ama animedeki garip , sevdigim bir kac seyden bahsetmek istiyorum. Ilki cizimleri tabii ki... Cizim tarzi hic bir animeye benzemiyor. Boyle Tim burton filmlerinden cikmis gibiler. Mesela Pis bi katil gibi gulen bir gunes var..Bu gunes sabahlari neseli, aksamuzeri uyuklamaya basliyor ve aksam agzindan kanlar damlayan bir ay cikiyor. Ama buna ragmen sevimli olmayi basariyor anime. Zaten iki versiyonu var. Biri daha kansiz digeri Midnight version, oldukca psikopat ve kanli :)


Bir diger nokta isimler.. Mesela Franken Stein diye bir profesor var. Frankenstein gibi her yani sargili. İnek bir ogrenci var akademi de adi Ox Ford..Inanilmaz yaratici. Bunun gibi aklima gelmeyen bir suru ornek mevcut. Tabii izleyeli oldu bayaa...ama ama amaaaa unutamayacagim bir sey var kiiii.. O daaa Excalibuuuur. Excalibur efsaneye gore en guclu silahlardan biri gercekten guclu de ama elde edilemiyor. Normal yasamdaki efsane de biliyorsunuz tasa sapli bir kilic var. Soul Eater da bu elde edilememesinin nedenini Excalibur’un inanilmaz dayanilmaz sacma bir karaktere sahip olmasindan dolayi oldugu soyleniyor. Ve gercekten O ne oldugu anlasilamayan Excalibur karakteri benim omrumde gordugum en sinir bozucu sey.. video bulursam eklerim..

(Excalibur sen nesin!!)

Neyse efenim, Bleach Naruto tarzi komedi aksiyon turu animeleri seviyor musunuz? Surekli ayni cizimlerden biktim yeni bir soluk ariyorum diyor musunuz? O zaman anime doktorunuz olarak size gunde bir doz Soul Eater yaziyorum. Ise yaramazsa gelin bir daha konusalim.

(Komik sahneler de gayet bol, super seri cidden)

(Bir bakin isterseniz , fikriniz olsun)