31 Ağustos 2010 Salı

bugun kucuk rukiye ne ogrendi

Ben bugun suspus sensei nam-i diger the phoshop master'dan banner yapmayi ogrendim. evet gorgusuz gibi hem koydum hem de yaziyla cumle aleme duyuruyorum..ama cok ugrastim yaaahu!!
umarim begenmissinizdir ^_^

30 Ağustos 2010 Pazartesi

k(I)pss

Ama simdi bu kiz neden sinirlenmesin di mi?! Bildiginiz uzere su an cicegi burnunda diger binlerce meslektasim gibi issiz bir ogretmenim. Bilmiyorum takip ediyor musunuz ya da kulaginiza geldi mi bilmiyorum ama KPSS denilen sacmalik bu sene iyice patladi. Benim tuzum biraz kuru neden cunku yuksek lisans yapacagim sonrasina allahkerim. Ama ozel okullardan geri cevrilen ve is garantisi isteyen ogretmen arkadaslarimin bizim deyisimizle kapagi devlete atmaktan baska caresi yok.

Su an acikcasi kendi bolumum ve okulum icin konusuyorum. Biliyorum herkes kendi bolumunun en zor oldugunu iddaa eder. Bizim bolumumuz en zoru degildi ama bircok bolumden zordu. Disaridan oldukca eski kafa, modasi gecmis, okumasi kolay tatili bol, dandik bir bolum olarak gorulse de aslinda oyle degil. Bir kere ogretmenler (en azindan benim bransim icin) diger bolumlerden bir sene fazla okuyorlar cunku hem teorik dersler hem egitim dersleri ve uygulamalari 4 seneye sigmiyor. Hazirligi da ekle 6 sene. Butun donem yatip iki vizeye bir finale giren bazi bolumlerdeki arkadaslar guneyde cimlerde yatarken, biz surekli bir sonraki gunun odevini, projesini sunumunu hazirladik durduk. Tamam icerigi muhendislik dersleri gibi agir sayisal derslerden daha kolaydi fakat is yuku olarak gercekten oldukca agirdi. Surekli gelisen degisen teorili takip ettik, en iyi nasil ogretilir, mezun olduktan sonra nasil kendimizi gelistirip cagin gerisinde kalmayiz bunlari ogrendik. Ozur dilerim ama diger bazi universitelerde egitim dersleri KPSS kitabindan anlatilirken, biz o derslerde sistemi yerden yere vurduk hatta degisen mufredatta ogretmene faydali olsun yol gostersin diye sifirdan ders planlari yazdik.

Turkiye bir seylerin degismesi icin, daha iyiye gitmesi icin bu yeni kanlari kipir kipir ogretmenleri sisteme dahil etmek durumundasin. Dahil etmek derken 3 yil atamayip sonra tekte 150 ogretmen atamaktan tabii ki bahsetmiyorum, sonucta bunun igrenc bi sakadan farki yok. (fizik icin konusuyorum) Eger sen egitim anlayisini degistirmek icin yeni bir gorusu benimsemis bir mufredat hazirlayip yururluge soktuysan onu islemeyi bilen yeni ogretmenleri de sisteme sokmak mecburiyetindesin. Ama sisteme sokmanin on sarti olarak kopya cekmeyi koyarsan…bu senin kendi ahlaksizligindir.

KPSS denilen sacmalik kura sistemine sike karisiyor diye ortaya cozum olarak kondu. E simdi ne olacak peki…yok su kadar kisi tam yapmis…yani bu buzdaginin gorunen kismi. E yuzlerce kisi de bilerek yanlis yapmis ya da bos birakmis olabilir pekala…tam yaparak dikkatleri uzerine ceken salaklara cezasini verdin diyelim, geri kalanlara nolcak. Artik bu sinavin bir gecerliligi kaldi mi?? Bir de bugun lutfeder gibi atamalari ertelediler. Millet isyanda. Zaten sinavin sacma zorlugu, atama puanlarinin yuksek olmasi ve cok sinirli atama sayilari yuzunden millet burnundan soluyor, bu da uzerine mum dikti.

Bugun gecen sene mezun olan bir arkadasimla konustum, puani ile normal sartlarda cok kolay atanabilecegi halde (95 almis kolay degil) fulleyenlerden 70 kisinin fizik ogretmeni olmasi nedeniyle atanamayacak. Simdi bu cocugun gunahi ne.. Sen 6 sene essekler gibi calis…bi kac sutu bozuk ,dicem ama bikac tane de degiller ki, yattiklari yerden sorulari alsin hoop senin onune. Hayir hala kesin bir sey yok diyorlar. Yaa 4 tane yanlis soru var onlari bile cevap anahtarina gore cevaplamislar, bu kadar kafa calistirilmaz!! Bravo!!


Hayir ben bir eleme sistemine karsi degilim. Kesinlikle hakedenlerin ogretmenlik yapmasi ve boylelikle daha kaliteli bir egitimin saglanmasi gerektigine inaniyorum. Soyle duzgun bir ogretmen yeterlilikleri kanunu cikmasi lazim. Dersinin teorigini iyi bilen, anlatabilen, bundan zevk alan, ogrencilere dersi sevdiren onlari motive edebilen, kendini gelistirebilen, is ahlakina sahip ogretmenler cok saglam bir elemeden gecirilerek alinmali. Curumus egitim sistemi maalesef sadece ilk ve ortaogretim ile sinirli degil. Universiteler icin de gecerli bu…Bir insanin “universite”ye gitmis olmasi cok iyi ve saglikli bir egitim aldigini gostermiyor sadece. Ben de her seyiyle tam bir egitim almadim ama yine de nispeten ogretmenlik konusunda bir cok meslektasimdan daha iyi egitildigimi soyleyebilirim ama… Universitenin egitimi kotu diye oradan mezun butun ogretmenleri de silip atmiyorum sonucta is insanin kendisinde bitiyor.

Lafi cok uzattim ama bitiriyorum –kusuruma bakmayin bugun biraz sinirliyim- demek istedigim gercekten yolunda gitmeyen seyler var…bunun farkinda olmamiz lazim! Nasil yapilir nasil yoluna sokulur bilmiyorum. Su an sadece bir umutsuzluk icindeyim… Ve is bulamadiklari icin mesleklerinden soguyacak heyecanlarini kaybedecek arkadaslarim icin uzuluyorum.

27 Ağustos 2010 Cuma

Yavas yavas deliriyorum sanirim~ Bu bir one piece yazisidir (Spoiler yoktur-tamam tamam accik vardir)





Yok dayanamiyorum ne kadar sacma sapan birbirinden kopuk dusuncelerin breeeh diye icimden cikmasindan olusan bir yazi olacaksa da kendimi tutamayim sacmalicam.

Yillardir izledigim shounen animelerin mangalarini okumadim, acikcasi aksiyonu ve duyguyu animedeki gibi veremezler diye cunku ne seslendirme var ne muzik. Ne bileyim bir sekilde olmaz diyordum. Gene bircok seferki gibi deeev yanildim. Cok buyuk bir riske girerek enn ama enn cok sevdigim anime one piece’in mangasini guncelden itibaren okudum. Ki takip edenler bilir en onemli bolumler en sonunda basladi. Buyuk savas patlak Verdi, shirohige geldi vs. Kendi kendime spoiler alirim anime zevkimi mahfederim diye dusunmustum ama seriye bir kere daha asik oldum. Karakterleri zaten cok seviyordum daha bir baglandim.

Spoiler vermeyecegim cunku animeyi izleyenlerin zehirlenmesini istemem cunku mangayi okumayanlar icin caat diye en olaylari ogrenmek cok sinir bozucu oluyor, butun heyecani kacmis gibi oluyor. Ben de o yuzden istememistim okumayi ama simdi honkure honkure agladigim sahnelerin gelmesini dort gozle bekleyecegim ve sevgili okuyucu o sahneleri bir kere daha izledigimde tekrar tekrar aglayacagim eminim.

Bu durumda benim akli dengemin yerinde olmadigini gosteren cesitli semptomlar var:

1) Eiichiro Oda adindaki uzakta yasayan bir japonun evinde oturup cizdigi kagit uzerinde hayat bulan karekterlere saplanti derecesinde sevgi duymam.

2) O karakterlerin yasadigini dusunerek baslarina gelen her olayi gercekten de yasiyorlarmiscasina algilamam.

3) Soyledikleri (Aslinda Eiicihiro Oda’nin soylettigi) repliklere gore ruh halimin anlik degisebilmesi.

4) Guncele yetistikten sonra 4 hafta one piece cikmayacaginin uzerimde arkadasinin heyecanla bekledigin Pringles kutusunu sana bos olarak vermesi gibi ya da daha agiri tuvaletteyken tuvalet kagidinin aslinda bitmis oldugunu gormen gibi (Gintamaya gonderme) bir tatminsizlik bir “ne yapacagim simdi” bir “WTF!” etkisi yaratmasi

5) Bu sacma yaziyi bana yazmis olmam..

Naruto’ya olan sevgimi daha once bir yazimda dile getirmistim degil mi? One piece sevgisi ondan da farkli birsey, sanirim sadece serinin takipcileri beni anlayabilir. Turkcem yetmiyo hislerimi anlatmaya ^_^

(Uzgunum ama tayfasi icin boyle aglayan bir kaptani baska bir animede bulamazsiniz)

Belki eskiden starda Lastik Cocuk adiyla yayinlanmasi nedeniyle ya da baskarakterin surekli siritan bir cocuk olmasi nedeniyle One Piece uzaktan bakinca karizmadan uzak laylaylom bir cocuk cizgi filmi imaji ciziyor olabilr ama kesinlikle Eiichiro Oda su an benim gozumde yasayan en harika hikaye anlaticisi…Anlattigi hikayede bana kalirsa arkadaslik uzerine yazilmis en harika hikaye.

Nasil Naruto sarisin bir veledin basindan gecen hikaye degilse One Piece de korsan kral olmaya calisan Luffy nin hikayesi degil. Inanilmaz bir karakter zenginligi var ve burda bahsettigim ici bos karakter bollugu degil. Adam gibi adamlarin bollugu; arkadaslarina nakamalarina deger veren, onlar icin olumu goze alan, birbirlerine dusman olsalarda saygi gostermeyi bilen, ailesini koruyan nakamalarini aile gibi goren, inanan ve bu ugurda herseyi yapan guclu karakterler. Yaslari onemli degil Luffy gibi 17sinde ya da Whitebeard gibi 76sinda olabilir… Bu karakterlerin birbirleri icin yaptiklari seyleri gorunce elimde degil duygulaniyorum icim bir fena oluyor bogazim dugumleniyor. Zaten animede gelecek olan bolumleri bolum bolum anlatacagim ama… Karakterlerin hepsi devlesiyor!!

Su an One Piece’in kendine has espri anlayisindan ve yine izledigim en komik anime oldugundan bahsedecek ruh haline sahip degil. Belki baska bir zaman.

Simdi lafim size;

Amaaan bu cocuk animesi, amaaan herkes bunu izliyo ben izlemem, amaaan basroldeki tip hic karizmatik degil, amaaan cizimleri ne boyle yamuk yumuk, amaaan cok uzun kim izleyecek bunu diyen kardeslerim arkadaslarim…Kendinize bir iyilik yapin, eger gercekten de az biraz anime seviyorsaniz one piece’e baslayin. Su muhtesem yapimi izlemeden su dunyadan gocup gitmeyin. Zira kendisi benim icin dunyanin 8. Harikasidir!!Valla bak! Bi dene be! Hadi be!bak bak burda turkce altyazilisi bile var…

burdaaan

26 Ağustos 2010 Perşembe

aman da aman kucuk rukiye sergi de gezermis


Aylaklik gunlerimin sonuna yaklasirken sosyal aktivitelerimin de son demlerini yasiyorum sevgili okuyucu. Bu son gunleri degerlendirmek adina Suspuscuumdan gelen teklifle attik kendimizi Taksim`e Pera muzesine. Zira Pera Muzesi Japon yili nedeniyle Japon Medya Sanatlari Festivali adinda bir sergiye ev sahipligi yapmakta. Bulusup bi guzel artik klasiklesen mekanimizda cin yemegimizi yedikten sonra suspusun seker yegeni ayamedonuyu da alip tuttuk muzenin yolunu.

Sergi cok guzel hazirlanmis. 2 kati 4 ayri kisma bolmusler ve bu her kisimda farkli konseptlerden urunler var. ilk kisimda “yaratici akil” konseptinde bir suru oynanacak sey vardi. Bilyelerin yukaridan birakilip degisik yuksekliklerdeki metallere carpa carpa dustugu muzik kutusu benzeri seyi pek begendim. Resmi maalesef yok, daha serginin basi diye utanip cekmedik resmini ^_^ bu kisimda oynanacak bir suru sey vardi. Yine o katta asagida resmini gordugunuz garip cisimler vardi. Bunlar japonyadaki djler tarafindan kullaniliyormus. Uzerinde birsuru dugmemsi sey var her birine bastiginda ayri bir ses cikiyor. Ne bileyim yuvarlak cizince baska sey oluyor duz cizgi cekince ayri. Benim aklim almadi acikcasi. Japonyadaki dj arkadaslar bunlari kullanmayi ogrenecek kadar ileri zeka seviyelerine sahip olsa gerek :S

Bir altkata girer girmez zaten kalbimizden vurulmus gibi olduk. Icerisi full manga cizimleriyle doluydu. Hatta blogda da tanitimini yaptigim Summer Wars filminin eskizleri yogunluktaydi. Cok guzeldi cook. Insan takdir etmekten kendini alamiyor. Ama suspusla da konustuk. O kadar manga vardi bir one piece eskizi yoktu. (biz onepiece manyaklarinin zoruna gitti biraz)Asagidaki resimler o kattan (bu arada resimler icin tekrar tekrar tesekkurler seker nakamam benim- cep telefonuyla olacak gibi degildi)



Yine ayni katta son olarak oyun bolumu vardi. Muhtesem bir naruto oyunu, wii de Mario ve orchestra sefligi gibi seyler. Tabii orchestra sefligini denedik ama basarisiz olduk. Simdi Nodamedeki Chiaki`ye neden bu kadar saygi duyuldugunu anlar gibiyim.

Gunun baska bir guzel olayi da One Piece figurleriyle dolu dukkani gormemiz oldu. Orasi zaten Suspuslarin bildigi bir yerdi ama ben bilmiyordum. Yanindan gecerken (neden yere bakiyorsam) vitrinin dibindeki Zoro figurunu gordum sonra bir baktim Nami, Robin, Mihawk, Chopper veee veee veee Luffy!!! Gecirdigim sacma krizi gormeniz lazimdi. Hayatimdaki en onemli karar sanki, almak ya da almamak…Fiyati oldukca pahaliydi en azindan benim butcemi sarsabilecek kadar. Asagida beni karar vermeye calisirken gorebilirsiniz ^_^


(Benim olacaksin kopeeek)

Sonuc olarak almadim. Iradem guclu cikti. Onun yerine harika bir Mihawk figure aldim. Kendisi ilk One Piece figurum olarak rafta yerini aldi. Aksamlari yatmadan seviyorum, sabah kalkinca halini hatrini soruyorum. Az daha sabirli olursa kendisine Luffy`yi arkadas olarak getirecegimi soyleyip avutuyorum filan…Evet yavas yavas deliriyorum sanirim. Bu delirmis gunlerimde beni yalniz birakmamak icin ceneme dayanamayip bize yatmaya gelen suspusa ve sirin mi sirin ayame-donoya tekrar tesekkurleeerr…

Beni izlemeye devam edin anacim. Baaay!

Serginin brosuru icin buyrun

21 Ağustos 2010 Cumartesi

DOGS: Bullets&Carnage


Sadece 4 bolumcuk bir OAV olmasina ragmen taa ne zamandir beklettigim bir animeydi bu. Neden bu kadar unlu oldugunu da anlamamistim acikcasi ama cidden dedikleri kadar varmis. Kasla goz arasinda bitiverdi. Karakterlerin hepsi on numara. Eski kiralik katil babacan Mahai'in yetistirdigi elemanla olan iliskisinin anlatildigi ilk bolumden zaten kalbimden vurdu beni. Sonra nikotin bagimlisi animelerde gordugum en super karakterlerden biri olmaya aday gun smoker manyak Badou, intikam hayalleri kuran katanaci gizemli hatun Naoto ve karizmatik aabimiz Haine...Hem hikayeleri cok iyiydi hem karakter tasarimlari.

Gonul ister ki animesi yapilsin biz de bol bol izleyelim. Mangasi devam ediyormus. Nasil okuyan var mi? Baslayayim mi ben de acaba? Shonen mangalari okumuyorum ama bunu cok merak ettim acikcasi. Ne yapsam ki?

20 Ağustos 2010 Cuma

yohohohoo ünlü olmuşum

50 kuruşa alınan 100 sayfalık gazetelerden olan HaberTurk, bir köşeciğinde de benim bloga yer vermiş. tabii ki bunda basın sektöründen olan inanılmaz bağlantılarımın da payı var. (ohhohoo)
Çok sevgili seyis arkadaşımın kız arkadaşı orada staj yapıyor. Geçenlerde uykumda uyandırıp blogumun ismini sormuştu. Zor bir isme sahip olduğu ve ben çok uykulu olduğum için zar zor verdim. Bugünde arayıp gazeteye bakmamı söyledi.
Tamam biraz abarttım ama sevindim naapayım. Bundan sonra da o köşede benim blogdan buldukları anime mangayla ilgili blogları yayınlayacaklarmış ara ara.
kimbilir kuzucuklar belki sıra sizde:))

18 Ağustos 2010 Çarşamba

bleach 283

Bleachin son bolumunun 284 olmasina ragmen kendisini gormemezlikten gelip gecen haftaki bolumden kisaca bahsetmek istedim. Zira uzun zamandir izledigim en iyi bolumlerden biriydi. gevsek taichou Shunsui ile gonullerin Arrancar`i Starrk`in dovusunun oldugu bolum su gibi akip gecti. Shunsui'nin bankaisini gormek hala hayal olsa da en azindan kilicinin ozelliklerini ogrenmis olduk ki bence harikaydi. her biri olumcul cocuk oyunu gibi olan bu ozelliklerle zaten iyice yorulmus olan Starrk cok fena cartayi cekti maalesef.
Starrkin kurtlu son haline de bir ayri bayildim. Surekli yalniz olan Starkkin son silahinin kendi ruhundan olusturdugu -suru halinde dolasan- kurt cetesi olmasi bence harikaydi. Zaten Wolf's Rain den sonra animelerdeki kirtlara olan hayranligim iyice artmisti bleachte bir daha karizmatik kurtlari gorunce bi mutlu oldum.
bu kadar harika bolumden sonra zaten Aizen tarafindan desilmis olan Halibelin gecmisine donmeleri biraz gereksiz olmus resmen hizi dusurmus. klasik bir kubo-chan hareketi. alistik artik bunlara. umarim haftaya toparlar. Artik Aizen'den de birseyler gorelim di mi ama?

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Her haftam böyle geçse keşke

Valla dostlar çok mutluyum,bir heyecanlıyım.hala daha kalbim pır pır. Liseli aşıklar gibiyim. Sizi bıktırana kadar söylediğim gibi nişanlandım.

Şubat ayında sözlenme olayını salak salak anlatmıştım di mi. O zamandan geçen aya kadar “amaan nolcak bir yüzük takılacak,neden annemler bu kadar büyütüyor” diye düşünüyordum. Ama 7 ağustos yaklaştıkça ben de bir heyecanlanma bi stres başgösterdi anlatamam. Kendimi tanıyamaz oldum. En basitinden “sade düz yüzükten başka yüzük takamam” diyen küçükrukiye kendini “taşlı da olabilir” hatta “düzler çok sade taşlı alalım” derken buldu.

(Evimizin alt bahçesi...Saat 6 suları)

Olay gününe yaklaşırken:

Annemin haftalardır olan erken gel sökeye çağrılarını kulak ardı eden ben nişandan 5 gün önce Mert’in ailesiyle köye varabildim. Dünürlerin kaynaşması, şen şakrak muhabbetlerle geçen iki günün ardından annemin önüme koyduğu devasa to do list ile kendime geldim. Aile arasında sade bir tören şeklinde planlanmaya başlanan nişan, nasıl olduysa (nasılı mı var aile geniş) 120 kişilik bir yemekli tören haline geldi. Yemekleri de annecim sağolsun dışarıdan insanlara güvenmediği için kendi yapmaya karar verdi. Dolayısıyla 4 gün boyunca harıl harıl yemek yaptık, lokantada çalışanların hallerine o zaman acıdım işte. Ve inanırmısınız a dostlar o yemeklerin yarısı kaldı. Ayarsızca yapmışız =)

Olay günü:

Plan şuydu. Saat 5 gibi Mertler gelecek bir isteme kahve servisi olayı olacak arkasından 8 gibi misafirler gelecek ve yemek başlayacaktı. Amaa efenim ne zaman plana göre gitmiş herşey. Zaten saat 3 gibi misafirler gelmeye başladı. Sağolsunlar erken gelelim yardım edelim diye düşünmüşler. Üzerine Mertler gecikti. O da yetmedi aile büyüklerini bekleyelim filan derken bi baktık herkes gelmiş ama ne istenme olayı ne bişi! Yani salonda aile büyükleriyle sakin bir isteme olayından olay salona sıkışmış abartmıyorum 70 kişinin meraklı bakışları altında bir komik bir olaya dönüştü. Resmen tribün yaptılar. Bizim oturduğumuz yere doğru otobüz gibi 3-4 sıra sandalye sıralandı ve allahın emri peygamberin kavli muhabbeti başladı. Benim için bu sürecin en duygusal anı babamın konuşamaması oldu. Kıyamam yaa resmen dili tutuldu, yerine amcam konuştu. İstendi-verildi (gerçi vermek fiili kullanılmadı hiçbir şekilde ama törenin adı böyle ondan böyle diyorum ben de) olayından sonra el öperken babacıım hüngür hüngür ağladı. Ömrümde ilk defa onu böyle ağlarken gördüm. Duygusal anlar yaşayacağımızı biliyordum bu cidden beklenmedik bir durumdu. Daha sonra hemen yüzükler takıldı. Yüzüğü de sözü evinde yaptığımız Mehmet Amca taktı iki ailenin yakın arkadaşı olarak. Yüzük takıldıktan sonra kaç el öptüm kaç kişiden tebrik aldım neler oldu neler bitti çok net hatırlamıyorum. Tam bir cümbüş. Ama çok eğlenceliydi ya!

Bu arada İstanbul’dan gelip bana süprüz yapan sevgili nakamam canım suspiciime tekrar teşekkür ederim burdan. O her ne kadar bize zahmet verdiğini sansa da çoook mutlu etti bizi.

Evde içkili yemeli cümbüş devam ederken biz gençler yaklaşık 20 kişi doluştuk dolmuşa Kuşdasına eğlenceye gittik. Aabilerin arka arkaya açtırdığı votka ve tekiladan sonra oyna allah oyna! Bir önceki yazıdaki resim de orada çekildi.

(Milli Park seyir terası manzarası)

O da yetmedi ertesi sabah cümbür cemaat Ege’nin en güzel denizi olduğunu düşündüğüm Güzelçamlı Milli Parkına gidilip bütün gün yatıldı eğlenildi güneşlenildi. Pazar gecesi İstanbuldan gelen misafirleri yolcu edince bir hüzün çöktü ama o da ertesi gün çıkılacak tatil heyecanıyla kısa sürdü.

(Alaçatı'ya hasta kaldım yaa..Ulen insanlar nerelerde yaşıyor)

Pazartes,den Cumaya kadar da Çeşme yöresindeydik. Bu arada o taraflara yolu düşecek herkese bir önerim var. Urla’da Demircili Köyü diye bir yer var. Resmen saklı cennet. Ufacık bir koy, ufacık bir işletme. Sakinlik, huzur ve harika bir deniz. Bir uğrayın derim biz çok memnun kaldık valla. Çeşme tatilimiz de çok güzel geçti Mert’in son gün zehirlenmesini saymazsak tabii.

(Demircili Köyü)

Sonuç itibariyle hayatının en güzel bir haftasını geçirerek İstanbul’a ve lanet sıcağına geri dönmüş bulunuyorum. Burayı da özlemişim ama aklım hala Ege sahillerinde… Ne yapıp edip oralara yerleşmek lazım…(Evet klişeyle bitirdim farkındayım)

(Hadi şimdilik bize müsaade)

15 Ağustos 2010 Pazar

önsöz


Çok fena aksattım blogu ama valla billa çok meşguldüm kuzucuklarım. Nişanlandım lan! arkasından da bir tatil oooh! Anca bugün İstanbul'a gelebildim. İnternetten uzak dolu dolu geçen iki haftamı anlaticiim amma öncelikle heyecanımı paylaşayım dedim. Fotoğraf nişan eğlencesinden. Kim kimdir yazmıyorum. ama en çok sırıtan benim anlayacağınız üzere. Resimdeki diğer bütün arkadaşlara ve görünmeyenlere (suspiciiiim lafım sana) çooook çoook teşekkü rederim bizi bu mutlu günümüzde yanlız bırakmadıkları için.