16 Ağustos 2010 Pazartesi

Her haftam böyle geçse keşke

Valla dostlar çok mutluyum,bir heyecanlıyım.hala daha kalbim pır pır. Liseli aşıklar gibiyim. Sizi bıktırana kadar söylediğim gibi nişanlandım.

Şubat ayında sözlenme olayını salak salak anlatmıştım di mi. O zamandan geçen aya kadar “amaan nolcak bir yüzük takılacak,neden annemler bu kadar büyütüyor” diye düşünüyordum. Ama 7 ağustos yaklaştıkça ben de bir heyecanlanma bi stres başgösterdi anlatamam. Kendimi tanıyamaz oldum. En basitinden “sade düz yüzükten başka yüzük takamam” diyen küçükrukiye kendini “taşlı da olabilir” hatta “düzler çok sade taşlı alalım” derken buldu.

(Evimizin alt bahçesi...Saat 6 suları)

Olay gününe yaklaşırken:

Annemin haftalardır olan erken gel sökeye çağrılarını kulak ardı eden ben nişandan 5 gün önce Mert’in ailesiyle köye varabildim. Dünürlerin kaynaşması, şen şakrak muhabbetlerle geçen iki günün ardından annemin önüme koyduğu devasa to do list ile kendime geldim. Aile arasında sade bir tören şeklinde planlanmaya başlanan nişan, nasıl olduysa (nasılı mı var aile geniş) 120 kişilik bir yemekli tören haline geldi. Yemekleri de annecim sağolsun dışarıdan insanlara güvenmediği için kendi yapmaya karar verdi. Dolayısıyla 4 gün boyunca harıl harıl yemek yaptık, lokantada çalışanların hallerine o zaman acıdım işte. Ve inanırmısınız a dostlar o yemeklerin yarısı kaldı. Ayarsızca yapmışız =)

Olay günü:

Plan şuydu. Saat 5 gibi Mertler gelecek bir isteme kahve servisi olayı olacak arkasından 8 gibi misafirler gelecek ve yemek başlayacaktı. Amaa efenim ne zaman plana göre gitmiş herşey. Zaten saat 3 gibi misafirler gelmeye başladı. Sağolsunlar erken gelelim yardım edelim diye düşünmüşler. Üzerine Mertler gecikti. O da yetmedi aile büyüklerini bekleyelim filan derken bi baktık herkes gelmiş ama ne istenme olayı ne bişi! Yani salonda aile büyükleriyle sakin bir isteme olayından olay salona sıkışmış abartmıyorum 70 kişinin meraklı bakışları altında bir komik bir olaya dönüştü. Resmen tribün yaptılar. Bizim oturduğumuz yere doğru otobüz gibi 3-4 sıra sandalye sıralandı ve allahın emri peygamberin kavli muhabbeti başladı. Benim için bu sürecin en duygusal anı babamın konuşamaması oldu. Kıyamam yaa resmen dili tutuldu, yerine amcam konuştu. İstendi-verildi (gerçi vermek fiili kullanılmadı hiçbir şekilde ama törenin adı böyle ondan böyle diyorum ben de) olayından sonra el öperken babacıım hüngür hüngür ağladı. Ömrümde ilk defa onu böyle ağlarken gördüm. Duygusal anlar yaşayacağımızı biliyordum bu cidden beklenmedik bir durumdu. Daha sonra hemen yüzükler takıldı. Yüzüğü de sözü evinde yaptığımız Mehmet Amca taktı iki ailenin yakın arkadaşı olarak. Yüzük takıldıktan sonra kaç el öptüm kaç kişiden tebrik aldım neler oldu neler bitti çok net hatırlamıyorum. Tam bir cümbüş. Ama çok eğlenceliydi ya!

Bu arada İstanbul’dan gelip bana süprüz yapan sevgili nakamam canım suspiciime tekrar teşekkür ederim burdan. O her ne kadar bize zahmet verdiğini sansa da çoook mutlu etti bizi.

Evde içkili yemeli cümbüş devam ederken biz gençler yaklaşık 20 kişi doluştuk dolmuşa Kuşdasına eğlenceye gittik. Aabilerin arka arkaya açtırdığı votka ve tekiladan sonra oyna allah oyna! Bir önceki yazıdaki resim de orada çekildi.

(Milli Park seyir terası manzarası)

O da yetmedi ertesi sabah cümbür cemaat Ege’nin en güzel denizi olduğunu düşündüğüm Güzelçamlı Milli Parkına gidilip bütün gün yatıldı eğlenildi güneşlenildi. Pazar gecesi İstanbuldan gelen misafirleri yolcu edince bir hüzün çöktü ama o da ertesi gün çıkılacak tatil heyecanıyla kısa sürdü.

(Alaçatı'ya hasta kaldım yaa..Ulen insanlar nerelerde yaşıyor)

Pazartes,den Cumaya kadar da Çeşme yöresindeydik. Bu arada o taraflara yolu düşecek herkese bir önerim var. Urla’da Demircili Köyü diye bir yer var. Resmen saklı cennet. Ufacık bir koy, ufacık bir işletme. Sakinlik, huzur ve harika bir deniz. Bir uğrayın derim biz çok memnun kaldık valla. Çeşme tatilimiz de çok güzel geçti Mert’in son gün zehirlenmesini saymazsak tabii.

(Demircili Köyü)

Sonuç itibariyle hayatının en güzel bir haftasını geçirerek İstanbul’a ve lanet sıcağına geri dönmüş bulunuyorum. Burayı da özlemişim ama aklım hala Ege sahillerinde… Ne yapıp edip oralara yerleşmek lazım…(Evet klişeyle bitirdim farkındayım)

(Hadi şimdilik bize müsaade)

4 yorum:

kimbapsushi dedi ki...

ruki'cim bir ömür boyu beraber ve çok mutlu olmanızı dilerim öncelikle. çok mutlu oldum adınıza.
çok güzel geçmişe benziyor nişanınız, en kötü gününüz öyle olsun diyelim o zaman.
bir de egenin göbeğinde oturup bu nimetlerden yararlanamamak insana çok koyuyor söyliyim. alaçatı resmini görünce gözümden bir damla yaş süzüldü inanır mısın T-T

inferidii dedi ki...

hayırlı olsun... ömür boyu huzurlu ev, eğlenceli doyurucu muhabbetler, çoşkulu günler dilerimss :)))

kucukrukiye dedi ki...

teşekkür ediyorum güzel dilekleriniz için :))
sevgili kimbapçım ne yapıp et bi haftasonu ya da boş bir vaktinde kaçıver oralara..süper yaa!!

ser_min dedi ki...

Vaaahhhhhhh Kuchiki çoğu gitti azı kaldı. Yakında dünya evinede gireceksin!!!!!!!!!! Ahhhhhh ne heycanlı. Darısı başımıza.
Umarım hem gülersiniz. Her bir gününüz ayrı bir güzel, heycanlı geçer. xoxox