27 Nisan 2010 Salı

yanlis zamanda secilmis dogru dizi: Sorry, I Love You!


Gozlerim hem 14 saattir(2 bolumunu dun aksam izlemistim) araliksiz bilgisayara bakmaktan ve cesitli araliklarla aglamaktan sistigi icin daha fazla yorum yapamicam, ama tam bir ruh hastasi oldugumu, dizi bagimlisi, uzakdogu karasevdalisi oldugumu sanal aleme bir kere daha duyurmak istedim.
hayir boyle asklarin olmadigini bile bile, bunun farkinda olarak izledim... ama fena vurdu yaa!!uuff yatayim daha stajim var. 5 saat sonra kalkmam gerekiyor.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Anne ben bugun ogretmen oldum!


Bugun ogretmenlige bir adim daha yaklastim. Omrumde ilk defa gercek bir sinifa lise ogrencilerine ders anlattim. Hala bahsedince heyecanlaniyorum ^_^’.

Dun gecen hafta rehber hocamin bana soyledigi konuyu cok guzel hazirladim. Cocuklarin ilgisini cekecek degisik sorular, aktiviteler, animasyonlar. Derse giris gelisme sonucu super hazirladim. Ama dun Pazar oldugu icin cikti alacak yer bulamadim. Neyse onun heyecani icinde sabahin korunde okula gittim. Ilk ders olmasi da beni bir ayri gerdi. Sabah labaratuara gidicem, yaylari hazirlicam filan. Ne tur yaylar var onu bile bilmiyordum gitmeden. Biraz bodoslama oldu yani.

Dersin baslamasina 45 dk. Kala yani 7.30 da okuldaydim. Hocam bana bir de “Ben sana dedigim yere kadar gelemedim, sen bir onceki konuyu anlatsana” demez mi?? Basimdan asagi kaynar sular dokuldu. Allahtan dalgalar konusu cok hakim oldugum bir konu. Tamam dedim anlatirim. Hocamla biraz dersi yeniden duzenledik, ben labda cocuklari beklemeye basladim. Ilk ogrenciler gelir gelmez bir heyecan basti anlatamam. Eller titriyor, yuzume ates basiyor. Sanirim kulak memelerime kadar kizardim.

Rehber hocam, o dersi benim anlatacagimi soyledi ogrencilere ve arka siraya oturmaya gitti. O anda ogrendigim butun etkili ders anlatma teknikleri kafamdan ucup gitti. Ogrencilerin ayilmasini saglayacak, onlari derse baglayacak sorular sormam gerekirken dank diye derse giris yaptim. Hocam bi 5 dakika sonra siniftan cikti. Nedense bana da bir rahatlama geldi. Cocuklar inanilmaz sekerlerdi. Ciddiye almayabilirlerdi. Dalga gecebilirlerdi. Cok saygili ve derse ilgililerdi. Onlar oyle olunca ben de rahatladim haliyle. Bi baktim bayaa dersi anlatiyorum. Tam asil anlatacagim konuya geldigimde rehber hocam geri geldi, benim butun stresimi beraberinde getirerek. Biraz kekeledikten sonra toparladim ama.

(Ben sanirim Yankumi gibi bir ogretmen olucam.Ehihi!)

Ben kesinlikle ezberci egitimden nefret eden bir insanim, ozellikle fizik gibi ogrencilerin tiksindigi dersin bu kadar itici olmasinin tamamen iyi anlatilmadigindan kaynaklandigini dusunurum. Lisede benim nedenini bilmeden ezberledigim cok basit bir konuydu anlatacagim ama inatla ogrencilere sebebini anlatmak istedim. Zor oldu ama anlattim ^-^ Rehber hocam da o noktada yardim etti zaten. Ogrencilerden bir kacini tahtaya alip, halay sirasi gibi kol kola dizilip gosterdik, tam olmayinca animasyon uzerinden anlattik, yetmedi elimizde yaylar koridora cikip yaylarla oynadik. Inanilmaz keyifliydi.

Anlattiginiz bir seyin anlasilmasi, hatta ogrencilerin onu anlayip daha fazlasini ogrenmek icin size sorular sormasi, siz cevaplayinca sevinmeleri…Anlatamam size ne kadar tatmin edici birsey. Sanirim ilk sinif deneyimimi cok iyi bir okulda yapmam benim artim oldu. Dedigim gibi ogrenciler zaten ilgilerdi. Daha sonra hocamla konustugumda benim ogrencilerle olan diyalogumun sinif hakimiyetimin cok iyi oldugu soyledi. Ne kadar sevindim anlatamam. Berre de bahsetmisti daha once. Ogrencilere isimleriyle hitap etme olayi. Ben o sinifa daha once gozlem icin gittigimden bazi cocukalrin isimlerini biliyordum. Bir kismini da ders esnasinda ogrendim. Sorularini cevaplarken ya da bir sey sorarken isimleriyle hitap etmek kesinlikle ogrencilere kendilerini cok iyi hissettiriyor. E tabi karsilikli birsey bu.

Neyse cok uzattim ama heyecanimi mazur gorun. Bugun yine anladim ki ben dogru meslegi secmisim, insanlara fizik anlatmayi ve sevdirmeyi cok seviyorum. Bundan mutlu oluyorum. OSS puanimla Izmir’de muhendisliklere ya da isletmelere filan girebilirdim ama tercihler sirasinda istemedim. Yapamayacagimi dusundum. Masa basi isler ya da parayla ilgili, topuklu ayakkabi giyip milletin uzerine basa basa yukselebilecegin isler benim isim degil diye dusunmustum. Ne kadar da harika dusunmusum. Kafami seveyim !!

25 Nisan 2010 Pazar

Rainbow;Madhouse'un yeni saheseri



Yok biliyorum neseli bir anime secmem lazimdi tanitmam icin ama Rainbow’u gozardi edemeyecegim. Kesinlikle beni son zamanlarda en cok etkileyen anime. Tamam genellikle komedi macera ya da shojo animeleri tercih ederim ama bu apayri birseymis. Cok kisa uc bolumun tanitimini yapacagim.

Seri 1955 Japonya’sinda geciyor. Ikinci dunya Savasi sonrasi ekonomi batmis, fakirlik aclik dizboyu. Dolyisi ile dozen de bozulmus suc oranlari artmis. Hukumet de buna bagli olarak daha sert bir politika izlemeye baslamis. Cok da agir olmayan suclardan(bir ogrenciye tecavuz etmek isteyen bir ogretmeni dovmek ya da ennesinin erkek arkadasiyla tartismak gibi) yargilanip cezalanan 6 genc adamin hapishaneye getirilmesiyle basliyor hikaye.

Koguslarina gonderildiklerinde orada bir mahkumun (SAkuragi yani An-chan) daha oldugunu goruyorlar. Daha gelir gelmez tartisiyorlar fakat gardiyan geldiginde Sakuragi cocuklara birsey olmasin diye kendini one suruyor ve tabii ki fena dayak yiyor. Ilk bolumun sonunda gencler o hapishanede birbirlerinden baska kimseleri olmadigini anliyor.
Ikinci bolumde ise gencler iyice kaynasmis hatta birbirlerine takma isimler vermislerdir. Kendisine cinsel tacizde bulunan adami dovdugu icin iceride olan Joe (mavi gozlu cok nazik bir cocuk) arkadaslarina aslinda yetimhanede bir kizkardesi oldugunu soyler. Daha sonra Joe’nun ziyaretine gelen yetimhane mudurunden kardesinin bir aileye verilecegini ogrenir ve soka girer. Bir kac gun sonra banyo sirasinda bir sekilde dis kapi acilir.
Kacmayi dusunur sekilde disariya bakan Joe’nun yardimina Spoon (hirsizliktan cezalandirilmis, kisa boylu, ailesini atom bombasi yuzunden kaybetmis) kosar. Kendini isirip “Yilan vaar!” diye bagiran Spoon ve ona destek olan digerlerinin yardimi ile olusan kaosta Joe kacar. Tabii ki bizim arkada kalan cocuklari cok fena dovup hucreye kapatirlar. Bu arada Joe yetimhaneye ulasir fakat mudur (pis sapik bir kadin, yetimhanedeki cocuklari kendi-cinsel- zevki icin kullanan bir teyze) coktan polisleri cagirmistir. Mudure ile joe’nun tartismasi sirasinda kiz kardesi gelir ve Joe’dan artik onu takip etmemesini soyler. Joeyu hapishaneye geri gotururler ve tabii ki cezalandirirlar. Kendine geldiginde de kogusuna geri gonderirler.

Ucuncu bolumde Joe geri donmustur, cocuklarin keyfi yerindedir. Buna pis gardiyan (adini hatirlayamadim) inanilmaz kil olur. Cunku Sakuragiden nefret eder cunku bir gun olumunun onun elinden olacagini dusunup cok korkar. O yuzden grubun arasinda etliye sutluye pek karismadan surekli kitap okuyan Baremoto’ya yaklasir ve ona Sakuragi’nin annesini babasini olduren bir katil oldugunu soyler. Dogru mu degil mi hala bilmiyoruz seyirciler olarak. Neyse, Baremoto da gidip Sakuragi ve digerlerinin yaninda bunu soyler. Sakuragi sinirlenir tam Baremotnun akasina yapismisken gardiyan gelir

ve Sakuragiyi alip biro dada cok temiz dover. Sakuragi kagusa dondugunde Baremoto onunla ayni odada kalmaya devam edemeyecegini soyleyip kutuphaneye gider. Neler oldugunu sormaya calisan Mario’yu tersledikten sonra sakuragi de kutuphaneye gitmek icin izin ister. Bu esnada Baemoto kutuphanede gizli gizli Sakuragi den caldigi sigarayi iciyordur, aniden gardiyan gelince camdan sigarayi yanar vaziyette atar ve yangin baslar. Yanginin baslagini duyan gardiyan bizim cocuklarin kogus anahtarini camdan firlatir ve Baremoto’ya da bu konuda sessiz olmasini soyler.

Amaci Sakuragi’nin olmesidir ama Sakuragi zaten kogusta degildir. Bahcede butun mahkumlar toplanir, sakuragi Baremoto’nun yanina gelir ve digerlerinin yaninda olmadigini gorur. Baremoto ona herseyi anlatir. Sakuragi de son sahnede alevlerin icine kosar.
(Arkadaslar An-chan yani Sakuragi karakterine oldum oldum bittim. Karizmatik, kardesleri gozuyle baktigi cocuklari koruyan, sevecen ve yakisikli ^_^-biliyorum bu kadar ciddi bir animeye bunu yapmamam lazim ama gormeniz lazim. Ehihi!)
Bir de Oguri Shun'nun seslendirdigi Mario karakteri de An-chan'a en cok ozenen, muhtemelen buyuyunce onun gibi olacak bir cocuk. Karakter tabii k idaha cok degisime ugrayacak. Ben de onu merakla izleyecegim.

23 Nisan 2010 Cuma

23 Nisan daisuki dayooo


Ne kadar uzun zaman olmus evde boyle sabahtan aksama kadar yalniz olmayali. Bugun kendime 23 nisan tatili verdim ders calismiyorum.Olleeey ^_^ Sabah 8de luxor tarafindan yuzum gozum yalanilmak suretiyle uyandirildim. Kalktim accik oynadim onunla sonra sarildim uyuduk. Saati de kurmamistim, bi uyandim 12. Ehehee ozlemisim gec kalkmayi. Tek basima kahvalti ettim aylak aylak. Omrumde ikinci defa Ask-I Memnu izledim kahvalti yaparken. Turkler bu kadar kotu dizi yapmayi nasil beceriyor anlayamiyorum. Kil kil tippler, hepsi ayri sevimsiz. Ama bizim uzak dogulularimiz japonlarimiz korelilerimiz boyle mi??

Dun aksamdan beri 8-9 tane Kore filmi indirdim. Birinciyi izledim; My little Bride. Ayy ben sanirim bu korelileri fazla sevmeye basladim. Nasil boyle tatli rol yapiyorlar yaa. Klasik bir romantik komediydi, sonu belli basindan, sasirtmaca yok asla. Ama resmen kanim romantic komedi istiyormus. Kendime geldim valla. Ikincisinin de yarisindayim o da Hello Schoolgirl. Ahahaa sapik gibi liseli + yasli cift filmleri izlemisim, simdi farkettim. Ama yoook devami da var. Gozlerim yerinden cikana kadar film izleyecegim bugun. Sirf diziye baslayip kendimi kaybetmeyim diye film izliyorum, ama onda da ayarim yok gordugunuz gibi.

Aksam Japonca sinifindan bi arkadasim gelecek, kiz kiza pajama partisi seklinde kore filmi izlicez. O da hastasidir zaten. Iki ya da daha fazla kisi izleyince daha eglenceli oluyor film izlemek. Soyle bayildigim bir film olursa izlediklerim arasinda paylasirim burda da. Gong Yoo’nun my tutor friend’inden umitliyim. Basrolde degilmis ama yine de ozledim keratayi. Bir de Kim ki-duk’un Dream adli filmi..Cok merak ediyorum sanirim gecenin agir topu olarak sona kalacak.

Zaten yine bahari atlayip yaza girdik, gezmeye tozmaya gidenler ya da evde pinekleyenler umarim hepinizin 23 Nisan’I benimki gibi guzel geciyordur. Ben kactim, filmi bitireyim. (Simdi farkettim de blog yazilarimi duzgun bitirmeyi bir turlu beceremiyorum)

21 Nisan 2010 Çarşamba

Mim bana mimler bana

Ser_mincim beni mimlemis. Sevindim cok ama zor bir mim gibi geldi bana. Ne bileyim ilk basta nerden bulucum ben yasadigimi hissettirecek 10 sey diye dusundum. Ama cidden varmis. Cok rahat bulmama da sevindim ayrica. Ne cok varmis megersem.

Birincisi tabii ki anne kucagi, baba ocagi ikilemesinden olusan sicak ailem. Yorgun argin donem bitip eve gidince anneciime sarilmak, babamin yanaklarini mincirmak. Bardak bardak cay esliginde uzadikca uzayan muhabbet “Evet iste buuuuu!” dedirtiyor bana. Tabii ki dunya tatli anne-babama ek olarak ailemizin yaramazi dunya uzerindeki (bence) en super aabisi olan sevgili ev arkadasim (^_^) aabimi de anmam gerekiyor. Onunla iliskimiz tabii ki annemlerle olanlardan daha samimi ve guzel. Yas farki nedeniyle ancak ben universiteye basladiktan sonra tanidik birbirimizi. Her tanisanin “Ulen ne super aabin var!” dedigi, klasik aabi kliselerinden cok uzakta bambaska bir insan o.Canim benim. An itibariyle iste..Haftada 3 gece nobete kalarak kendisine ve bana bakacak parayi kazaniyor. Kiyamam.

Ikincisi simdi Ankaralarda vatani gorevini yerine getirmekte olan sevgilim. Hayatimda ilk defa vatani gorevini yerine getirmek soz dizisini kullandim bu arada.Neyse..Onu ne kadar cok sevdigimi bu yaziyla tabii ki anlatamam. Ama hayatimda oldugu su 4 yil benim icin yasadigim en guzel yillardi. Hatta daha ileri gidiyorum daha once yasamamisim hayatimi diyorum. Tabii ki iyi gunde kotu gunde hep beraberdik ama isin guzeli geriye baktigimda beraber kotu gunlerimizin neredeyse olmadigini gormek. O ilk baslardaki karin agrisi kalp cirpintisinin hala daha devam ettigini hissetmek iliskimizin eskimesini engelliyor. Vicik vicik asiklardan, romantiklerden degiliz aslinda hic. O yuzden burada guzel laflar da edemiyorum, ama seviyorum uleeeeyynn!!!Hemi de cooook..Zaten ozlemisim deli gibi..Ufff amaaan..

Bu siralamayi onem siralamasi olarak mi yapmam gerekiyordu bilmiyorum ama ben bundan sonrasini oylece yaziyorum Kusura bakmayin kuzular. Ucuncusu istinasiz her sabah benim gulumseyerek uyanmami saglayan kediciim Luxorum. Yaptigi sapsalliklarla gecenin 5’I, sabahin 8’I ogleden sonra ya da once hic farketmez beni her daim kahkahalara bogabiliyor. Gece yatarken gelip “Beni de al yaninaaa,ben de senle uyucam” diye bagirinip yorgani kaldirmamla hemencecik koynuma girip girrlamaya basladigi anda icim iscacik oluyor. Kendisi su anda etrafina doladigim salimin icinde horlayarak bana nispet yaparcasina uyuyor. Hayatimda verdigim kesinlikle en dogru karardi onu almak.

Dorde gelirseeeekk tabii ki anime, manga dizi. Japonlarin yaptigi hersey.Neden oldugunu hala cozemedim, gercekten neden bagimliyim ben bu adamlarin yaptiklarina. Ser_min de bahsetmis ya Ne zaman bi cekik gozlu gorsem siritiyorum Sacma di mi? Japonca konusurken egleniyorum. Japonca konusmalarini dinlerken egleniyorum. Cizdikleri mangalardan milyonlarca sayfa okumusumdur belki hala bikmadim. Gunlere vursak kimbilir kac gun boyunca anime izlemisimdir..Evet ondan da bikamiyorum. Keske biksam…Ama yoook..Aynen gider bu boyle. Eminim yillar sonra hala cocuklarimla One Piece’in yeni bolumunu bekliyor olucam(tabii ki devam edecek)

Besinci benim ne kadar inek bir ogrenci oldugumu bir kere daha vurgulayacak ama sanirim calismak da bana yasadigimi hissettiriyor. Yok aslinda calismak degil de calismamin urununu gormek. Guzel birseyler ortaya cikarmak beni cok mutlu ediyor ve tabii ki calismamin karsiligini gormek. Bransimla alakali mesela ogretmek de sanirim bu kisimla ilgili. Kendimi en iyi hissettigim anlardan biridir mesela ogrencimin beni arayip “Sayenizde 4 aldim hocam, cok tesekkur ederim” demesi. Ya da dersi anlatirken cocugun da anladigini anladigi andaki sevincini paylasmak..Ise yaradigimi hissetmek ayni zamanda yasadigimi da hissettiriyor kisaca.

Cok yemek yemememe ragmen guzel yemeklere bayilirim. Yani iyi yemek yemek. Aslinda yemek de ayirt etmek. Evet kendimle celisiyorum ama seviyorum yemek yemegi. Ama kalabalikla olacak. Tek basima hic bir zaman keyif almadim yemekten. Hatta genellikle acliktan bayilma noktasina gelsem de eve birinin gelmesini beklerim yemek yemek icin. O yuzden yemek yemem ama arkadaslarla ya da kalabalik akraba ortamlarinda yemek diyeyim altinci olarak.

Ohom ohom!!Sigarayi da unutmamam lazim tabii ki..Evet bagimliyim yapacak birsey yok. Birakmak lazim bidi bidi ama iciyorum hala daha. Seviyorum da isin kotusu. Kahve-sigara + arkadaslarla olacak bud a tabii ki, gunumun en keyifli anlarindandir.

Okulda manzarada, cimlerde, petekte ya da kantinde arkadaslarla dersi beklemek..Ya da ders cikisi birseyler tikinmak. Bu esnada da gereksiz birsuru seyi bicir bicir konusmak. Yemin ederim ne sinir kaliyor insanda ne uzuntu..Seviyorum onlari cok. Gerek bolum arkadaslarim olsun gerek Japonca sinifi olsun ve tabii ki eski dostlarim..Iyi ki varlar hepsi.

Istanbul’u da unutmamam gerekiyor. Kac oldu bakalim? Beni yoran, kacmak istegi uyandiran ama yine de sigara gibi bagimlisi oldugum pis ve guzel sehir. Daha dun Taksim’e arkadasimi gormeye gittim. Hava yeni yeni karariyordu. Ulen dedim Istanbul bu kadar guzel olmak zorunda misin? Izmir’de apayridir benim icin ama Istanbul hem aci vererek hem de buyuleyerek yasadigimi hissettiriyor bana. Enerjimi somuruyor, beni mutsuz ediyor, parami surekli emiyor ama hafta da bir gun de olsa sacma sapan bir anda gonlumu aliyor. Ama yok kacicam eninde sonunda Izmir’e. iki senem kaldi.

Ay aay yazacak bir suru sey varmis yaa 10a gelmisim bile. Ne yazsam ne yazsam..Hah! Yazin aksamuzeri denize girip yuzup yuzup cikip bir Efes Tombul acip icmek. Soyle tuzlu tuzlu, hafig serinlemis hava. Sen yorulmussun. O bira ne kadar harika geliyor insane. Hatta birayi ictikten sonra da denize girmek bi ayri guzel. Sonra cikinca tekrar bastan (^_^)Evet evet deniz ve alkolu de ayni yere sigdirip soylemek istedigim ikisini birlestirdim.Ehehee

Bu aksam cenem pek bi acik. Cok uzattim biliyorum. Bitti ama. Okuduysaniz buraya kadar tesekkurlerimi bir borc biliyorum. Ben de suspiciousninjagirl’u mimliyorum. Cevaplar misin bilmem Suspiciouscim ama ben yine de sansimi deneyeyim. Haydi ben dersime doneyim. Japoncayi fazla boslamisim, bakalim bu saatten sonra nasil toplicam.

17 Nisan 2010 Cumartesi

sour- hibi no neiro

Bu videoyu gecen yaz Anime News Network'te gorup pek bir begenmistim. Bu sabah japonlarla hiic alakasiz bir arkadasim ben severim diye bana linkini gondermis. Evet nerede japonlarla ilgili birsey goruyorlar direk baan yonlendiriyorlar artik. Ben de izleyip bir kere daha takdir ettim yapanlari. Hatta dayanamayip buraya da koydum. Gormussunuzdur muhtemelen daha once ama izlemediyseniz bir bakin derim ben. Inanamiyor insan harcanan emege..

Bol animeli 2010 bahari

Eveeet gelen baharla beraber bir suru yeni anime de bilgisayarlarimizi senlendirdi. Bu sezon 32 tane anime vizyona girdi . Tabii bunlarin arasinda ikinci sezonunu yapan benim bir turlu izlemeye yanasamadigim K-ON gibi animeler de var. Dogal olarak bu animelerin hepsinin izlenebilir olmasi imkansiz ama iclerinden yuzune bakilir cinsten olanlari ve cok umutlu olduklarim var.

Kaichou wa Maid-sama!

Mangasini takip etmeyi biraktigim Kaichou wa Maid-sama’ nin yayinlanan ilk iki bolumunu izledim. Evet guzeldi ama nedense hala daha Kimi ni todoke’nin yanina yaklasamiyor benim gozumde. Yani tamam tarzlari da farkli. Kimi Ni Todoke daha bir duygusal romantikti bunda komedi ogeleri daha yogun ama ne bileyim. Bu sezonun shojolarinin basini ceken bu animenin beni daha cok cekmesi gerekirdi. Bu devamini izlemeyecegim demek mi oluyor. Tabii ki hayir. Su an 3. Bolumu iniyor bile ^_^. Takumi’yi gormek icin bile izlenir-ki kendisi en sevdigim manga karakterlerindendi. Ayrica seslendirmesi de cok iyi olmus. Tam kafamda canlandirdigim pek sallamayan cool cocugu yansitmis. Bakalim 13 bolumluk bu kisacik anime bittiginde nasil bir sey olacak. Kimi ni Todoke gibi cat diye ortasinda bitirecekler biliyorum. Ama yine de bu sezon izleyeceklerim arasinda bulunuyor Kaichou wa Maid-sama!

Ichiban Ushiro no Daimaou

Hayatimda hic ecchi bir anime izlememistim. Hatta bunun oyle oldugunu bilmeden ilk bolumunu izledim cunku afisinde basrol oyuncusunun psikopat durusunu cok begenmistim . Ama bambaska komik birsey cikti. Konumuz cok iyi bir insan olup bas rahip olmayi hedefleyen Sai Akuto’nun cok prestijli bir buyu okuluna nakil olmasiyla basliyor. Bas rahip olmak icin yere cop bile atmamasi gereken butun iyilikleri yapan bu arkadasin hayati bir saglik kontrolunde simdiye kadar hic yanilmamis bir buyucu ruh tarafinda Seytan Kral olacagi soylenmesiyle degisiyor. Konu eglenceli. Karakterler eglenceli. Iyi niyetli ama kaderinden kacamayan bir abimiz, samuray bir tomboy kizimiz, sessiz ama cogu yerde komik bir androidimiz var simdilik elimizde, ve tabii ki bol bol ecchi sahne. Daha henuz onlara alismis degilim ama bu kadar anime izledim bir ecchi izlemedim demeyeyim artim ^_^

Angel Beats!

Internetimin azizligine ugrayip hala daha indiremedigim ama 100% izleyecegim bir anime Angel Beats! Air, Clannad, canaan gibi super animelere imza atmis Key ve P.A Works tarafindan yapilmis. Bana nedense Haruhi’yi hatirlatiyor her baktigimda. Sanirim resimlerinde gordugum kizin sac seklinden, haruhi ile ayni ya. Bir de konser sahnelerini gordum. Bakalim. Umitliyim bundan da.

Hakuouki

Ne zamandir Edo zamanini anlatan bir anime izlememistim. Shinsengumilere filan dayanamam izlerim her turlu. Zaten Japonlarin kuluturunda de o zamanlarin ayri bir onemi ve yeri var. Hatta daha dun Kaichou wa Maid-sama’nin ikinci bolumunde vardi. Takumi Shinsengumilerin unlu mavi kiyafetini giyiyordu. Bu anime de iste o donemlerde geciyor. Garip bir sekilde oyundan uyarlanmaymis. Hem de Japonlarin dating oyunlarindan. Babasini ararken bir canavar tarafindan saldiriya ugrayan ve o yorenin shinsengumisi tarafindan kurtarilan kizimiz, bir sekilde onlarin arasina girer ve onlarla yasamaya baslar. Bol miktarda yakisikli abimizin oldugu, karanlik bir konuya sahip bu anime kacmaz diye dusunuyorum.

Senkou no Night Raid

Bu sezon oldukca cok tarihi anime var. Bu da yine onlardan biri. Japon-cin savasinda cin’de ajanlik yapan 4 kisinin basindan gecenler anlatiliyor sanirim. Daha izlemedim cok da bir bilgim yok acikcasi. Ama internette bu sezonun en cok beklenen animeleri arasinda sayiliyor, vardir bunun da bir kerameti..

RAINBOW Nisha Rokubou no Shichinin

Iste en cok umitli oldugum psikopat anime. Normal animelerden daha farkli daha gercekci ve karanlik bir seri. Mad house yaptiysa iyidir zaten. Gozum kapali indiririm. Hele konu da ilgimi ceken bir konuysa ki bu durumda ikinci dunya savasi sonrasi Japonya’si soz konusu, indirdim gitti. Ama bunu da hala izlemedim. Ikini bolumu yayinlanmis, biraz biriksin ondan sonra baslayacagim. Ilk bolumune soyle bir baktim da, harika gorunuyor. Gerci herkesin kaldirabilecegi bir anime degil. Actigim sahnede hapishaneye yeni girenlere yapilan malum utancverici saglik testi vardi. Bu arada Oguri shun'un da ilk defa seiyuu luk yapacagi anime oldugunu belirtmek isterim. Her bir seye el atip altindan kalkiyor kurban oldugum ^_^

Acilis sarkisi da pek bir guzel. Coldrain diye bir gruptan we’re not alone.

Uragiri wa Boku no Namae wo Shitteiru

Bu da izleyeceklerim arasinda sonuncusu. Ilk bolumunu dun aksam izledim. Shonen ai olmasindan supheleniyorum ama bu sezon bir degisiklik yapip bir tane de boylesini izleyeyim dedim. Vampire Knight ile nobaru no ou arasi bir sey anladigim kadariyla ama konusu ilginc geldi. Soyle ki; ailesi tarafindan terkedilmisyetimhanede buyuyen , son zamanlarda garip ruyalar goren ama hatirlamayan (ruyasinda kadin oldugunu goruyor) insanlara dokununca onlarin acilarini hissedebilen bir kiz kilikli duygusal Yuki’miz var. Olaylar onun etrafinda donuyor. Anladigim kadariyla klanlar savasi gibi bir durumlar soz konusu. Onu gizliden takip eden koruyan birileri filan var. Bakiniz resimdeki siyahli aabi.

Simdilik benden bu kadar. Tabii ki ilk bolumlerden pek birsey anlasilmaz. Bir kac bolum gectikten sonra bazilarini izlemeyi birakabilirim. Belki baska cok guzel seriler olabilir, onlara baslayabilirim. Zaten halihazirda devam eden fillerlardan cikip tam gaz devam eden Naruto ve bleach, bitanecik One Piece’im, FMA’m ve cok iyi giden Fairy Tail’im var. Bol animeli bir bahar beni bekliyor. Yattaaa!!

15 Nisan 2010 Perşembe

nerelerdeydim neler yaptim...


Daraldim..Daraliyoruuum!!

Kac gundur yeteri miktarda anime girisi yapamadim bunyeye, e haliyle sinirlerim yatismiyor. Yok yaa sinirden de degil de yorgunluktan. Pazartesi sabahi erkek arkadasimi askere gonderdim. Ucagi sabahtandi e haliyle uyumadim o gece.Zaten havaalaninda onu biraktiktan sonraki 4-5 saat annesiyle sarilip sarilip aglamakla gecti. O halime ragmen gittim bir de okula derse..Gozler porsumus..O da yetmedi haydaa aksam otobusle Izmir’e. Daha yeni geldim Izmirden.

Ama o nasil bir memleket yaa!! Yok benim ne yapip edip Izmir’e geri donus yapmam gerekiyor. Izmir’de vaktimin cogu hastanede gecti ama sonuc beklerken kacip Karsiyaka’ya bir aile dostumuza gittik. E tabii ben dayanamadim, carsiya gidelim, yali’ya gidelim diye tutturdum. Ciktik bir de oralari gezdik. Gozunu sevdigimin Izmir’I yaa…Havasi ayri insane ayri yemin ederim. Resmen icim acildi Izmir’de..Daha ne oldugunu anlamadan da geri donmem gerekiyordu. Dun aksam tekrar otobuse binip geri geldim.

Bu arada otobusler de ucaklarla yarismak icin konfor ustune konfor yapmislar. Her koltugun arkasinda televizyon, icinde bissuru film filan. Izmir’e giderken midem bulandi ayni noktaya bakmaktan izleyemedim ama donerken iki film birden izledim. Biri Billy Eliot miydi dansci bir cocugun filmi vardi. Iste o sirinlik abidesinin oynadigi “August Rush” diye bir film. Kalbinin Sesini Dinle diye cevirmisler. Tek gecelik bir iliski yasayan iki muzisyenin (kendi istekleriyle ayrilmiyorlar) yurtta kalan ve surekli ailesinin muzigini duyan cocuklarinin yurttan kacip onlara ulasmaya calismasinin oykusu.
Digeri de Anne Hatheway olabilir ismi. Bu Seytan Marka Giyer’de filan oynayan beyaz tenli kocaman siyah gozlu kizin “Becoming Jane” adli filmi. Turkcesi ne bilemiyorum. Jane Auston’in hayat hikayesi. Onu da begendim ama August Rush kadar degil.

Oooff hastanede birkac gunluk rapor vermedikleri icin birazdan okula gitmem gerekiyor ama halimi gorseniz insanliktan cikmis durumdayim. Sabah eve varinca dinleneyim diye yattim Telekom’dan arayip uyandirdilar. Internetimiz inanilmaz sorunlu. Apartman biraz eski oldugu icin tesisattanmis. Saka gibi bir gelip bir gidiyor. Bu yaziyi upload edemeyebilirim bile. Bakalim..

Bu aksam biraz vakit ayirabilirsem yeni animeleri izlicem. Ozellikle Oguri Shun’un ilk defa seslendirme yaptigi ikinci dunya savasi sonrasi japonyasinda bir kac delikanlinin hikayesinin anlatildigi Rainbow’dan cok umutluyum. Bir de Shinsengumi’li bir anime daha var. Ohooo daha Angel Beats! Var. Suspiciousninjagirl begendigini soylemis. O begendiyse kesin iyidir diye dusunup onu da izleyecegim.

Haydin saglicakla kalin. Cok bos bir yazi oldu ama ozledim bloga yazmayi. E tabi artik dirdirimi cekecek erkek arkadasim day ok yanimda..Yandiniz benim elimden ^_^

edit: internet yuzunden yaziyi ancak eve gelince koyabildim. yarina da kanji quizim varmis..bi rahat yuzu yok bana..neyse en azindan yapacagim is japonca..

6 Nisan 2010 Salı

Coffee Prince izlemek icin 10 neden


Hazir listelerden girmisken oldugum Coffee Prince icin farkli bir tanitim stratejisi izliyorum. Hatta cok ileri gidip tanitmiyorum, reklamini yapiyorum. Iste karsinizda Coffee Prince izlemek icin 10 neden (evet bu konsepti de baska bir blogda gordum, coffee prince’in bu tarz bir yaziyi hakettigini dusundum)

1)Gong Yoo

Daha once bloglarda filan kore dizileri izleyen arkadaslarin Gong yoo adli bir aktore inanilmaz hasta olduklarini gordum ve acikcasi abarttiklarini dusundum. Fakat kessinlikle haklilarmis. Bu kadar rol yapmadan rol yapan actor cidden azdir heralde. Gerci tek dizi ile bu kadar ciddi bir dusunceye varmak sacma olabilir ama nasil desem ben pek bir sevdim kendisini. Bakislarinda “Ben bu kizi cook seviyorum”u sirin gulumsemesiyle verebiliyor. Diger dizilerini de izlemek istiyorum gerci ama bu aralar cok yogunum. Dizi dunyasindan bir sureligine elimi ayagimi cekmeye karar verdim.


2) Yoon Eun Hye

Acikcasi Hana Kimi gibi unlu bir drama ve ayni konuya sahip onlarca mangadan sonra bir tane daha gender-bender konulu dizi izlemek konusunda bazi soru isaretlerim vardi ama Yoon Eun Hye kesinlikle izledigim en seker erkek kiligindaki kizdi. Zaten ilk basta erkegim diye de dolasmiyodu etrafta, sartlar onu bu hale getirdi. Herkesle hemencecik kaynasmasi, caliskanligi, sesi, yuz ifadeleri ile tam animelik bir karakter.

Bu arada Eun Chan ve Han Kyul sayesinde dinlemeye dayanamadigim Korece daha bir cekilebilir gelmeye basladi daha da kotusu adamlarin agzina yakistigini dusunmeye basladim. (Eyvaaah!).


3) Han Sung karakteri

Bu amcamiz unlu mu unsuz mu bilmiyorum ama ben izlerken pek begendim kendisini. Onun da yuz ifadelerine ve kahkahasina bayildim. Resmen yuzumde gulumsemeyle izledim kendisini.(Cogu diger karakter gibi) Guzel ablamizla (kusura bakmayin hala kore isimlerine alisamadim Joo nim’di galiba) olan iliskisinden bir sonraki asamalarda bahsedecegim

4) Prenslerimiz

Cafede calisan diger 3 prens de takdire sayandi gercekten. Iri ve duygusal olan arkadas (dedigim gibi isimler yok, kusura bakmayin), Japon-Kore ortak yapimi yakisikli karizmatik cool abimiz, ve tabii ki her ortamda bulunmasi sart sebek garson. My Chan diye ortalarda dolasan sirin cocuk son bolumlerde yaptigi gaftan sonra bir ara gozumden duser gibi oldu ama affettirdi sonra kendini bana.(evet hala dizi karakterlerini gercek saniyorum)

5) Hikaye

Aslinda hikayeye disardan bakacak olursak oldukca klasik ama icini oyle doldurmuslar ki tadindan yenmiyor. Yan karakterlerin iliskileri, gunluk olaylar... Zaten hikayeden ziyade oyuncular almis yurutmusler..17 saat bitmesin diye diye izledim gercekten.

6) Muzik

Ben muziklerini coook begendim. Hele bir tane lalalalaaa diye giden bir sarki vardi, duyar duymaz agzim kulaklarima variyordu hemen ^_^.Aaa ben neden OST’sini indirmiyorum ki...

Ingilizce sarkilar da guzeldi..Ama beni yine de en cok etkileyen Han Kyul’un son bolumde elinde telefon terasta soyledigi sarki...Aaaayyy ne guzeldi yaa!!

7) Dizideki ikili iliskiler

Ben dizideki ciftlerin iliskileri bana cook gercekci ve cana yakin geldi. Uzun sureli bir iliskiye sahip bir insan olarak Coffee Prince’i izledigimde gercekten de diger dizilerin iliskileri tam anlamiyla yansitmadigini farkettim. Ozellikle Han Sung karakteri ve ablamizin iliskisi tam olarak (kavgalari disinda) uzun iliskiyi yansitmis. Belli bir sure sonra kendini ayrintili aciklamanin gerekmemesi, evde yayarken ustune basina dikkat etmenin gerekmemesi, her zaman yumus yumus sevgi boceginden ziyade parmagini digerinin burnuna sokmaya calisirken de eglenebilmek, beraber cilt maskesi yapmak ve bunun gibi bir suru ayrinti..Cicim aylarinda da Mesela Eun Chan ve Han Kyul yemek yerlerken kizimizin ayaklarini oglaninkilerin uzerine koymasi gibi sirin seyler.. Cok samimiydi coook!Gercek iliskilerde boyle seyler oluyor iste, oyle civik surekli seni seviyorumlar ucusmuyor havada..Ufacik bi hareket bile yetiyor aslinda..Oyle gullerle seranatlara gerek kalmiyor.Bu gercegi yansittiklari icin tesekkur ediyorum Coffee Prince'e ^_^

8) Ciftler arasindaki kimya

Evet oyuncularin her biri ayri ayri cok iyi oynamislar, ama aralarindaki kimya tutmasaydi olmazdi bu is. Basrollerdeki iki ciftin de kimyalar tuttmus. Sanki onlar oyle iliskilerini yasiyorlar, kameramanlar da gizli kamerayla cekmisler.

9) Muhtesem oyunculuk

Bayaa bi bahsettim bundan da ama cidden harika degiller miydi!!!

10) Mutlu son ve devami

Cift son bolumde kavustuktan sonra iliskileri nasil devam edecek diye hep merak ederim ben. Hatta bazen mangalarda filan extra bolumler oluyor seker bulmus cocuk gibi seviniyorum o zaman. Coffee Prince’te de sagolsunlar genc ciftimiz kavustuktan cok cat diye kesmemisler. Ciftin mutlu anlarini sacma tartismalarini herseylerini paylasmislar bizimle..

Sonuc olarak baglamak istersek.. Kore dizilerine sanirim cok iyi bir tanesi ile basladim ve gercekten beni cok etkiledi. Korelilerin Japonlardan ne kadar farkli oldugunu ve Turk kulturune daha yakin olduklarini gordum, o yuzden izlerken cok keyif aldim. Kimbapsushi sanirim bahsetmisti, meyve soyan anne filan...Cok bizden!!

Iyi ki izlemisim.Bu yogun gunlerimde 17 saatimi Coffee Prince’e verdim. Helal olsun, yine olsun yine yaparim ^_^

Cok az diziden ya da animeden sonra keske simdi izlememis olsaydim da ayni hislerle bir kere daha izleseydim diye dusunurum. Coffee Prince bunlardan biri. Birinci turu yaptik bakalim bundan sonra kac kere daha izleyecegim. Turkce altyazisi da var zaten bir kere annemle yazin, kuzenimle ve bir kere de kiz arkadaslarimla izlerim heralde..(manyaklik kanimda, elimden ne gelir)

4 Nisan 2010 Pazar

pazar soylenmecesi


Iki gundur tam gaz calistiktan sonra biraz mizmizlanmak ve soylenmek hakim diye dusunuyorum. Bloguma yazi yazmayi ozledim yahu!! Anlatacak cok seyim var aslinda..Mesela Coffee Prince izledim omrumdeki ilk kore dizisi olarak.. Diziye asik oldum. Bu hic iyiye alamet degil. Simdi de Kore dizilerini izlemeye baslayacagim.. Zaten vaktim sinirli..Uykumdan gidecek. Neyse kendi tercihim, niye soyleniyorsam.Coffee Prince hakkindaki ayrintili dusuncelerim ve tanitimi insallah bu hafta ici yazacagim.

Yarin son fizik dersim olan Quantum’un vizesi var. En belali dersim benim. Daha once iki kere alip birincisinde hocayi sevmedigim icin biraktim, ikincisinde derse gitmedigim quizler yuzunden otomatik olarak kaldim. Bu donem gecmem farz yoksa mezun olamiyorum.

Ama nerdee eskiden oturup 9-10 saat fizik calisan kucukrukiye..2 saatte fenaliklar geliyor, ara veriyorum. O ara uzadikca uzuyor..Sonra iki saat daha..Dun sabahtan beri calisiyorum, konular simdi bitti..Bitirdikten sonra soyle bir bakayim dedim, aklimda hicbirsey kalmamis ^_^

En sevmedigim ama en cok ise yarayan taktik olan soru ezberlemece son carem. Birazdan kafayi biraz bosaltip son gaz sorulari ezberleyecegim..Oooff!!

(Evet telefonumun kamerasi cok berbat cekiyor, ama bu goruntuyu sizinle paylasmak istedim) (T_T)

Bu arada yeni yeni animeler basladi bahar sezonuyla beraber. Maid-sama, Angel Beats! Gibi gibi. Onlari da izleyip yazsam ne guzel olur.

Sali gunu ilk defa bir is gorusmesine gidecegim. Seneye icin stajyer ogretmen arayan cok iyi bir ozel okula..Umarim olur da aileme yuk olmaktan kurtulurum, ekonomik ozgurlugumu kazanirim. Gorusmeden dondukten sonra blogcuumla ilgilenecegim. O zamana kadar esen kalin ^_^