5 Mayıs 2010 Çarşamba

Kızdım çok!

Ders kitaplarını inceleme dersinde ders kitaplarının içindeki insan haklarına aykırı ifadelerle ilgili bir yazı yazmamızı istedi hocamız. Yazım sanırım biraz sert oldu ama burda da paylaşmak istedim. Konu ile ilgili makalelerde karşıma çıkanlar hiç de hoşuma gitmedi. Gerçekten bazen gözleri açıp düzgün bakmak lazım etrafımıza..Sinirlendim uleeeyn!! "Anne evde bahar temizliği yapar, baba para kazanır""Osmanlının devlet işlerini hükümdarların anneleri bozmuştur." "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur."..Dalga mı geçiyosunuz siz benimle. İlkokul çocukları okuyor bunları. Sonra neden ülkede huzur yok. Olmaz tabii... Hoşgörüyü öğreteceğimize..Tööbe tööbee!!!


Üniversitede aldığım bir tarih dersinde örgün eğitimin başlama nedenlerinden birinin halka devlet otoritesini benimsetmek ve onun mutlak olduğunu düşünmelerini sağlamak olduğunu öğrenmiştim.

Bİr eğitimci adayı olarak tabii ki de eğitimin şart olduğunu düşünüyorum ama aynı zamanda onun ne kadar büyük bir kuvvet olduğunun da farkındayım. Biraz klişe olacak ama maalesef öğretmenlerle ilgili şiirlerin çoğunda söylendiği gibi öğrenciler işlenmeyi bekleyen hamur gibi ellerimize düşüyor.

Onları istenilen şekilde eğitmek, "yola sokmak" ya da yoldan çıkarmak eğitimcilerin ve eğitimin işi. Dolayısı ile bir çocuğun doğrusu ve yanlışı "öğrendiği" doğru ve yanlış olması çok doğaldır.
Örneğin bir ülkede yaşayan insanların doğruları ve yanlışları kolaylıkla eğitimin içine sokularak belirlenebilir ki bana göre şimdiye kadar böyle yapılagelmiştir. "Örnek vatandaş" istenilen şekilde çizilebilir. Bunun kağıdıda kalemi de otoritenin elindedir.
Eğitimin en önemli araçlarından olan ders kitaplarının incelendiği makaleleri okuduktan sonra sanırım bu duruma olan inancım daha da arttı. Makaleleri okuduktan sonra gördüm ki ders kitaplarındaki saçma ifadelerin miktarı ve tehlike derecesi "onları da yazan insandır" bahanesinin arkasına sığınılmayacak kadar çok ve büyüktür.

Daha ilkokul çocuklarının beyinlerine kadının yerini(!) bilmesi gerektiği, savaşın ve şiddetin dünyanın en değişmez kuralı olduğu, öç almanın haklılığı, müslüman dışındaki insanların "hayvan"larla aynı seviyede olduğu, müslümanlar arasında da Türk Arap gibi seviye farkı olduğu, öğrencinin görevinin çalışmak olduğu, minnetin en değerli erdem olduğu
Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığı gibi daha buraya yazmadığım onlarca yanlış ve sapkın ifade işlenmeye başlıyor. Eleştirel düşünmeyi daha bilmeyen (ve hatta belki hiçbir zaman öğrenemeyecek) geleceğin yetişkinleri de bunları sorgulamadan "Doğrular" klasörlerine atıyorlar.

Liseden sonra bazı şeyleri farketmeye başladığımı itiraf etmek istiyorum. Ama bu şu an yanlış gördüğüm doğrular 18 yıl boyunca o kadar çok içime işledi ki hala ben bile bazılarından kurtulamıyorum.
Daha bu pazartesi günü gördüm ki gerçekten de "hak","eşitlik","özgürlük","azınlık" gibi asıl bilmem gereken kavramlar üzerinde gerçekten kafa bile yormamışım çünkü bana sorgulamamam gerektiği öğretildi ve ben de buna uydum.

Çünkü "uslu" bir öğrenciydim, okuldan eve gelip ödevimi yapıp öğretmenimin bana verdiği işi yerine getirdim diye mutlu olurdum (hala daha öyleyim). Mesela "Kadınlara seçme-seçilme hakkı verildi." cümlesinin ne kadar yanlış olduğunu düşünmek yerine bu olayın tarihini sınavda çıkacak diye ezberledim.
"Osmanlı ordusu 100 kişiye karşı 10.000 kişiyi bilmem ne savaşında 2 saatte yendi." cümlesi de bana hiç şiddeti meşrulaştıran bir cümle gibi gelmemişti, okuyup geçmiştim. Ya da "Amerika atomun gücünden yararlandı." ifadesini gördüğümde atom bombasının "yarar"ı karşısında Japonların zararını idrak edememiştim.
Bu tür düşünmemiz(!) öğretildi hepimize. Cümlelerin arkasındaki anlamı aramak aklımızın ucundan bile geçmedi, geçmemesi gerekiyordu. Küçükken çiçek çocuk olmak büyüyünce örnek vatandaş olmak için gözümüz kapalı çalışıp durduk.

Kabul ediyorum bunları eleştirmek çok kolay fakat düzeltmek çok zor ama imkansız değil. En azından eğitim fakültelerinden yetişen öğretmenleri yavaş yavaş uyandırsak, onlar da kendi öğrencilerini buna göre yetiştirseler belki zamanla yol alınabilir. Bu noktada sanırım biraz kendimle çelişiyorum çünkü bu da bir tür ideoloji aşılamadır ama sanırım eğitimin özünde bu var.
Ama en azından kendi kendine kendi özgür kararlarını verebilen, kendi doğrularına yanlışlarına düşünerek kafa yorarak karar veren öğrencileri ancak bu şekilde yetiştirebileceğimize inanıyorum.

Hiç yorum yok: